mai ve küreselleşme karşıtı çalışma grubu |
Hazırlayan: Çalışma Grubu |
“Avrupalı
patronlar zirvesi”
“Zenginlerin
AB lobisi”
“AB
dışında ilk zirve”
“Engelleri
aşın, Avrupa’ya yanaşın”
“Avrupalı
sanayiciler Türkiye'den etkilendi”
“Avrupalılar mutlu ayrıldı”
“Zenginlerden
destek sözü”
“Avrupalı
süper patronlardan ‘yatırıma geleceğiz’ sözü...”
“Derviş, görülmemiş miktarda
yabancı sermayenin geleceğini söylerken, Jak Kamhi, Avrupalıların Türkiye'den
etkilendiklerini söyledi.
İ.Bodur,
“Bizim Hariciyecilerimiz iyi çalışmamış”
Yukarıdaki alıntılar, 27-28
Mayıs 2002 tarihlerinde İstanbul Çırağan otelinde yapılan ERT(European Round Table
of Industrialists) toplantısı ile ilgili çeşitli gazetelerde yer alan manşetler ve
konuşmaların bir bölümünden oluşturulmuştur. Çalışma Grubumuz, ERT’nin
Türkiye çıkarmasının, yalnızca medyadaki haberler çerçevesinde yorumlanması
sonucunda kamu oyunun bir kez daha yanıltılacağı endişesiyle aşağıdaki Bilgi
Notunu hazırlama ihtiyacı duymuştur. Bilgi Notunun hazırlanmasında, çalışma
grubumuzca üretilmiş ve Türk Tabipleri Birliği tarafından Mayıs-2000 tarihinde
yayınlanmış olan “Kapitalizmin Kaleleri I: IMF, WB, AB” isimli kitapta yer alan
bilgilerden yararlanılmıştır. ERT için
ilişkiler: Helmut Kohl’a telefon ederek bir raporu okumasını isteyebilmek ya da
John Major’ın ERT’yi arayarak belli bir konudaki bakış açısından ötürü
ERT’ye teşekkür etmesi veya İsveç’in Avrupa Komisyonuna üye olmayı kabul etmeye
karar vermesinden hemen önce İsveç Başbakanı ile yemeğe çıkmak anlamına
gelmektedir.” ERT eski Genel Sekreteri Keith Richardson 1983
yılında kurulan ERT, dünyada ve Avrupa’da muazzam bir imalat ve teknoloji
varlığıyla faaliyet gösteren 45 tane Avrupa’lı ulus ötesileşmiş sanayi
şirketinden oluşmaktadır. Üyelik, kurumsal olmaktan çok bireysel niteliktedir ve
sadece davet halinde örgüte üye olunabilmektedir. ERT’de hali hazırda temsil edilen
şirketler arasında Investor AB, Bayer, BP, Daimler Chrysler, Ericcson, Fiat, Nestle,
Nokia, Petrofina, Philips, Profilo, Renault, Shell, Siemens, Solvay, Total ve Unilever de
bulunmaktadır. ERT sadece bir baskı ve lobi grubu olmasının ötesinde esas olarak
Avrupa sermayesinin önceliklerine ve stratejilerine son şeklini veren bir yapıdır. Her ne
kadar kamu oyu tarafından pek iyi tanınmasa da ERT, Avrupa sahnesindeki en temel politik
oyuncuların başında gelmektedir. Örgütün parmak izinin en yoğun olarak bulunduğu
önemli olaylar ise, Avrupa’nın EMU-tek para birimi sistemine geçmesi yönündeki
karar, 1991-Maastricht anlaşması ve şimdilerde de Avrupa Birliği Genişleme
sürecidir. AB
Genişleme süreci ile ilgili olarak ERT, Orta ve Doğu Avrupa’daki potansiyel
ülkelerde yapısal ayarlama programlarının başlatılması ve söz konusu bu
programların kapsamının, çerçevesinin tanımlanması süreçlerine etkin olarak
müdahale etmiş hatta müdahalenin de ötesinde bizzat hazırlayıcılığını
yapmıştır. 1995 yılında AB karar mekanizmalarına gayrı resmi olarak dahil edilmiş,
fakat daha sonra Avrupa çapında bir yönetişim organı olan CAG-(Competition Advisory
Group) Rekabet Danışma Kurulunun kurulmasıyla birlikte AB organları içinde sesini
çok daha rahat bir şekilde duyurabilme fırsatını yaratmıştır. Son
yıllarda ERT (European Round Table of Industrialists) tarafından sıkça dile getirilen
hedeflerden bir tanesi de “Endeksleme” (Benchmarking) sistemidir. Örgütün kendi
açıklamasına göre “ Endeksleme, tüm dünyayı tarayarak, nerede ne var, ne
yapılıyor görmek ve sermaye için en iyi olanı saptayarak buna ulaşmak ve bunu aşmak
için çalışmak”tır. ERT’nin
resmi düzeydeki girişimlerini devrettiği CAG’ye gelince; CAG’nin 1996 yılında hazırladığı ve
AB’nin Floransa zirvesinde resmen müzakere edilen rapor ve içeriğinin analizi bile
tek başına bu yapı ile ilgili oldukça geniş bir fikir sahibi olmaya yetiyor. Bu
raporda , Avrupa’daki büyük işsizlikten sözümona üzüntü duyan CAG, işverenler,
Hükümetler ve işçi örgütlerini dayanışma ve işbirliğine çağırıyor ve bu
kaosu aşmak için emek piyasalarında çalışma sürelerinin daha fazla
esnekleştirilmesi ve ücret sisteminin modernizasyonu gibi enstrümanların yoğun olarak
kullanılmasını talep ediyordu. Aynı raporda, AB üyesi ülkelerdeki Sosyal hukukun da
radikal bir biçimde değiştirilmesi gereğini vurgulayan CAG, maliyet-fayda analizinin
daha fazla kullanılması ve -bedeli ne olursa olsun-
şirket çıkarlarının daha üst düzeyde korunup, geliştirilmesinin de şart
olduğunu belirtiyordu. 1996 yılı Aralık ayında yayımladığı dördüncü raporunda
ise CAG, (kriz öncesi) Asya sermayesinin rekabet ve büyüme potansiyelini AB sermayesi
ile mukayese ediyor, bu hedeflerin iyileştirilmesi için OECD ‘de kotarılan MAI-Çok
taraflı yatırım anlaşmasının gecikmeksizin imzalanması gerektiğini belirtiyordu.
Bu rapor daha sonra AB-Dublin zirvesinde enine boyuna tartışılacaktı. CAG’nin
faaliyetleri eksik ve yetersiz görünmüş olacak ki 1997 yılı Mayıs ayında
A.Komisyonu Başkanı Santer 2. bir CAG kurulması önerisini getiriyordu. OECD Genel
Sekreteri Jean Claude Paye’nin Başkanlık ettiği 2.CAG de ERT üyelerinden
oluşmaktaydı. İlk raporunu Kasım 1997’de üreten 2.CAG, bu raporda küreselleşme ve
sermaye liberalizasyonu hedeflerini kıyasıya övüyor ve tüm Birlik üyesi ülkelere bu
yolda gerekli adımları atmaları çağrısını yineliyordu. Ne tesadüftür ki bu
raporun yayımlanma tarihi de A.B.nin Luxemburg’da düzenlenen sözde “İstihdam
Zirvesi”nin tarihine denk düşürülmüştü. Yapısal reformların sayısının
arttırılması ve kapsamının genişletilmesi, sermaye yasalarının gevşetilmesi,
emeklilik, sağlık gibi sosyal sistemlerin yürütülmesinin bağımsız bireylere teslim
edilmesi ihtiyaçlarının sıkça vurgulandığı raporda bir sonraki yıl, 1998’de
yapılacak A.B.-Cardiff Zirvesi için yapılan hazırlıklara da gönderme yapılıyordu.
Haziran 1998’de Cardiff Zirvesi için hazırlanan 2.CAG raporunun adı ise “Rekabet
için Sermaye Piyasaları” olarak belirlenmişti. Ve bugün
gelinen noktada ERT, AB politik karar mekanizmalarının temel ilkeleri olan “endeksleme
sistemi” “yenilikçilik, mucitlik” gibi terimleri çokça kullanarak “sözde”
rekabet adına yaptığı mücadeleyi bütün hızıyla sürdürmektedir. Geçtiğimiz
15 yıllık dönemde de AB üye devletlerinin ulusal veto haklarını ve bütünleşme
sürecine engel olarak görülen ulusal kısıtlamaları ortadan kaldırma amacıyla
yoğun bir faaliyet gösteren ERT diğer lobi gruplarının aksine kulis faaliyeti ile pek
ilgilenmemekte ve asıl olarak bütünsel resme konsantre olmayı ve AB gündemini iş
dünyasının çıkarları doğrultusunda projelerle doldurmayı tercih etmektedir.
Örgütün eski genel sekreteri Keith Richardson “Biz sektörel ya da ulusal
meselelerle ilgilenmek yerine genel problemleri çözmeye çalışıyoruz” diyerek
amacın ne kadar kapsamlı olduğunu son derece net bir şekilde ifade etmektedir. ERT,
gerek Avrupa Komisyonu ve gerekse A.Parlamentosu üyeleriyle çok sıkı bir ilişkiler
yumağı içersinde çalışmaktadır. 80’li yılların başında konjonktürel olarak
krize giren Avrupa ekonomisini düzlüğe çıkarma amacıyla ve başını Gyllenhammar
grubu, İsveç Volvo , İtalyan Fiat ve Hollanda Philips şirketleri ile bir Komisyon
üyesinin çektiği bir Koalisyon şeklinde çalışmaya başlayan ERT’nin modeli de
tıpkı diğer yapı taşları gibi Amerikan sisteminden ithal edildi. Örgüt, 1983
yılında 17 öncü Avrupa Sanayicisi ile Davignon ile Xavier Ortoli isimli Komisyon
üyelerinin kuruculuğunda faaliyete geçti. Avrupa
Komisyonu ile ERT arasındaki bu, romanlara konu olacak
işbirliği, 1986 yılında imzalanan “Tek bir Avrupa Senedi” sürecinde
ERT’nin işini daha da kolaylaştırdı. 1984 yılı son baharında A.Komisyonu ticaret
önündeki engelleri Avrupa çapında ortadan kaldırmayı hedefleyen bir öneri paketini
Birlik gündemine getirdi. Üye devletler egemenliklerini kaybedecek olmanın endişesiyle
olaya pek sıcak bakmazken, iş çevreleri de zamanlamayı doğru bulmuyorlardı. 1985
yılında yeni Komisyon üyelerinin belirlenmesinin hemen ardından ERT Başkanı Wisse
Dekker bu kez biraz daha uzun vadeli-5 yıllık-, daha radikal bir planla ticaret
önündeki engelleri kaldırmayı öngören bir paketi gündeme getirdi. Dekker’in“Avrupa-1990”
isimli planı Avrupa Birliği üye Devletlerinin Başkanlarına , Başbakanlarına ve üst
düzey bürokratlarına gönderildi. İş ve sanayi çevrelerinden gelen bu baskı
Birlik içersindeki liberalizasyon eğilimlerini hızlandırdı ve Dekker’in, planını
Komisyona iletmesinden sadece 3 gün sonra Komisyonun yeni Başkanı Jacques Delor, planda
yer alan tüm hedef ve kararları sanki Komisyonun özgün kararlarıymış gibi Basın
önünde kamu oyuna açıkladı. Ve bu olaydan birkaç ay sonra da 1986-Tek bir Avrupa
Yasasının temelini oluşturan “Beyaz Rapor” (White Paper) Komisyon tarafından
yayınlandı ve tek bir piyasanın hukuki zemini için gerekli tüm adımlar atılmış
oldu. ERT tarafından hazırlanan plan ile Beyaz Rapor arasındaki tek fark ise ERT’nin
iç piyasa düzenlemelerinin tamamlanması için verdiği iyimser tarih 1990’ın, Beyaz
Raporda 1992 olarak değiştirilmesiydi. “Avrupa’da
Büyüme, Rekabet ve İstihdam” gibi iddialı hedeflerle Komisyon tarafından kamu oyuna
sunulan Beyaz Rapor, A.Komisyonu daimi üyeleri, üye devletlerin Hükümet Başkanları
ve ERT üyeleri arasındaki sıcak bir işbirliğinin ardından 93 yılının sonunda
yazıldı. Aynı yıl, raporun tamamlanmasından birkaç ay önce ERT “Krizi aşmak”
isimli çalışmasına yoğunlaşmıştı ve iki rapor arasında güçlü bir ilişki
olduğu “fark edilince” Beyaz Raporun ön taslağı el değiştirerek ERT’ye teslim
edildi. Beyaz Raporun tanıtımı amaçlı Basın toplantısında Komisyon Genel Sekreteri
Jacques Delors raporun hazırlanması sırasında gösterdiği çaba ve yardımlarından
ötürü ERT’ye açıkça teşekkür etti. Delors, bu toplantıdan bir hafta önce de
ERT sponsorluğunda basına tanıtılan “Krizi aşmak” isimli raporun basın
toplantısına katılıyordu. ERT ve
A.Komisyonu arasındaki bu sıcak işbirliği ve dayanışmayı net bir şekilde ortaya
koyan, 1995-1998 yılları arasında Komisyon Başkanı Santer tarafından doğrudan
ERT’ye gönderilmiş 8 mektubun olduğunu tespit eden CEO isimli küreselleşme ve
kapitalizm karşıtı bir kitle örgütü bu mektuplarda kullanılan ifadelerin sıcak,
samimi ve ERT görüşlerine Komisyonun ne kadar değer verdiğini anlatan bir tonlamada
olduğunu belirtmektedir. ERT’nin
macerası bununla da kalmayacaktı, çünkü bir diğer önceliği “Avrupa
altyapısının yeniden inşa edilmesiydi”. Mevcut – ve aslında son derece sağlam
– altyapının Avrupa ülkeleri arasındaki ticarete engel olduğunu ileri süren ERT
sanayicileri A.Komisyonu ile tekrar tekrar görüşmeler yaparak, Komisyonu kıtanın
ekolojisini ve doğal, tarihi dokusunu ciddi biçimde tehdit edecek bir plana ikna etmeyi
başardı : Avrupa ötesi Network (TENs) TENs, tarihte gelmiş geçmiş en büyük ulaşım altyapı projesi olarak kabul edildi. Kapsamında yüzlerce tünel, köprü, viyadük ve toplamı 12000 km’ye varan üst yollar bulunan bu proje Avrupa Devletlerine yaptırılacak ve böylece, güçlü mali sistemlere sahip Avrupa Devletlerinin zayıflatılması, Birlik düzeyindeki sosyal harcamaların kısıtlanması ve kalan son kamu kuruluşlarının özelleştirilmesine de zemin hazırlanmış olacaktır. Ayrıca 1996
yılında ERT, üye devletlere, güney ülkelerinin rekabet önündeki engelleri
kaldırmış olmaları dolayısıyla AB ülkelerinden daha rekabetçi olduklarını
işleyerek, AB ülkelerinin ticaret ve rekabet önündeki engelleri kaldırmak için
Güney ülkeleriyle yarışa girmelerini zorlamıştır. (Kasım-1996’da ERT tarafından
yayınlanan New Openings and Challenges for European Industry isimli rapordan) ERT
pastasının kreması ise 1991 tarihinde Maastricht Anlaşmasının AB gündemine
yerleştirilmesi olacaktı. |