T.C. 57.Hükümeti tarafından IMF’ye verilen 18.
Niyet Mektubu
|
||||||||
T.C. Sayı
:
B.02.1.HM.0.DEİ.02.00.500/ Ankara,
3 Mayıs 2001 Horst Köhler Sayın
Bay Köhler, 1.
Ekte
yer alan Ekonomik Politikalar Bildirgesi Türk Hükümeti'nin 2001 yılının kalan
kısmı ve 2002 yılı için belirlemiş bulunduğu ekonomik politikaları ortaya
koymaktadır. Bu program 1999 yılı sonunda başlatılmış bulunan ve Uluslararası Para
Fonu'nun sağlamış olduğu Stand-by düzenlemesi ile desteklenen programın devamıdır.
Türkiye ekonomisinde hüküm süren enflasyonla mücadele edilmesi, mali hesapların
güçlendirilmesi ve büyümenin istikrarlı bir temele oturtulması ile Türkiye'nin
Avrupa Birliği'ne üye olma hedefine yaklaşmasının bir önkoşulu olan ülke
ekonomisinin yeniden yapılandırılması konusundaki aynı strateji bu programda da
izlenecektir. Ancak, Türk Lirası'nın 22 Şubat 2001 tarihi itibariyle dalgalanmaya
bırakılmasına yol açan son kriz karşısında program kapsamındaki politikalar, hem
özel hem de kamu sektöründe şeffaflık, hesap verilebilirlik ve iyi yönetişim
alanlarına daha da odaklanılması dahil olmak üzere, önemli ölçüde
güçlendirilmiştir. Güçlendirilmiş programımızı desteklemek amacıyla Stand-by
düzenlemesinin 6.3624 milyar SDR karşılığı kadar artırılmasını, 2001 yılı
sonuna kadar yapılması planlanmış olan kullanımların yeniden takvime bağlanmasnı
ve kullanımların Mayıs, Haziran, Temmuz, Eylül ve Kasım aylarında tamamlanması
beklenen gözden geçirmelere tabi olmasını talep ediyoruz. 2.
Ekli
Bildirge'de ifade edilen politika ve tedbirlerin programın amaçlarının
gerçekleştirilmesi için yeterli olacağına inanıyoruz, ancak, gerekli olduğu
takdirde, programın yolunda gitmesini sağlamak için Fon'la düzenli istişareler
sürdürerek ilave tedbirler almaya hazır bulunmaktayız. Stand-by düzenlemesi
kapsamında yapılacak kullanımlar, Haziran, Temmuz, Eylül, Kasım aylarında ve daha
sonra da program sona erene kadar çeyrek dönemler itibariyle IMF'in yapacağı gözden
geçirmelere tabi olacaktır. 3.
Bu
mektupla aynı zamanda stand-by düzenlemesi kapsamında gerçekleştirilen altıncı ve
yedinci gözden geçirmelerin tamamlanmasını da talep ediyoruz. Türk Lirası'nın
dalgalanmaya bırakılmasının hemen öncesinde ve izleyen dönemde yaşanan yoğun
finansal sıkıntılar ve bazı politikalarımızda yaptığımız değişiklikler
doğrultusunda aşağıdaki performans kriterlerinden feragat edilmesini talep etmekteyiz.
· Net
İç Varlıklar (NİV) ve Net Uluslararası Rezervler için 2001 Mart ayı sonu için
konulmuş olan performans kriterleri yerine getirilememiştir (Ekli Bildirge, Ek A). Bu
performans kriterlerinden feragat edilmesini talep etmekteyiz. · Ayrıca
Elektrik Piyasası Kanunu'nun onaylanmasına ilişkin yapısal performans kriterinden de
feragat edilmesini talep etmekteyiz. Bu feragat, kanunun programda 15 Şubat olarak
öngörülen revize edilmiş son kabul tarihinden iki hafta sonra yürürlüğe girmiş
olması ve kanunda elektrik üretim ve dağıtım işletim haklarının devrine ilişkin
finansman işlemlerinin tamamlanması için (2001 yılı Mart ayı sonu olarak
öngörülen) son tarihin 2001 yılı Haziran ayı sonu olarak belirlenmiş olması sebebi
ile gerekmektedir. Bu ufak sapmalar, bu önemli yapısal reformun kapsamını
daraltmamaktadır. · Türk
Telekom'un nihai ihale şartnamesinin dağıtılarak tekliflerin 2001 yılı Mart ayı
sonuna kadar toplanmasına ilişkin performans kriterinden feragat edilmesini talep
etmekteyiz. Ekli Bildirge'de ifade edildiği üzere, şirket hisselerinin %100'ünün
(altın hisse hariç) satılmasına ilişkin yasal değişikliklerin yapılması da dahil
olmak üzere, Türk Telekom'un özelleştirilmesi koşullarını iyileştirmiş
bulunuyoruz. Ancak, özelleştirmenin zamanlaması, şu anda başarılı bir
özelleştirme için uygun bulunmayan uluslararası telekomünikasyon piyasasının
koşullarına da bağlı olacaktır. Saygılarımızla,
1.
Bu Bildirge, Türk Lirasının 22 Şubat 2001 tarihinde dalgalanmaya bırakılması
akabinde uygulanacak yeni ekonomik politika çerçevemizi ortaya koymaktadır. Dalgalı
döviz kuru rejimi, ekonomi politikalarının ve kısa vadeli politika hedeflerimizin
yeniden şekillendirilmesini gerektirmektedir. Ancak, genel ekonomik stratejimizi
değiştirmemiştir. Nitekim, izlemeye devam edeceğimiz temel strateji yine, enflasyonun
ortadan kaldırılması, kamu maliyesi hesaplarının güçlendirilmesi ve yıllardır
Türkiye'nin büyüme potansiyelinin önünde bir engel teşkil eden yapısal
bozuklukların yok edilmesi üzerine kurulu olacaktır. Bu amaçları gerçekleştirmek
için, programın başlangıcından bu yana, krize rağmen yadsınamayacak boyuttaki
başarılar kaydederek geldiğimiz noktadan devam edeceğiz: nitekim, kriz öncesinde,
enflasyon % 30 seviyelerine indirilmiş, kamu sektörünün faiz dışı fazlası uzun
vadeli mali ödeme gücü ile tutarlı bir seviyeye çekilmiş; ve bankacılık, sosyal
güvenlik, ve tarımsal destek alanlarında önemli yapısal reformlar hayata
geçirilmiştir. Bu sonuçlar Türkiye ekonomisinin temellerini önemli ölçüde
güçlendirmiştir. A.
Dalgalı Döviz Kuru Rejimine Geçiş ve Bu Değişikliğin Yeni Politika Çerçevemize
Etkileri 2.
Ağır ilerleyen bağlı döviz kuru rejiminden, dalgalı döviz kuru rejimine geçiş
için programımızın başlangıcından itibaren bir strateji belirlenmiş olmasına
rağmen, beklenmedik finansal ve makroekonomik gelişmeler Türk Lirası'nın planlanandan
daha önce serbest bırakılması kararına varmamıza sebep olmuştur. Finansal
koşullar, ikincil piyasada işlem gören devlet kağıtlarının faiz oranlarının, Ocak
ayı ortaları itibariyle % 50 seviyelerine varacak şekilde düşmesinin de gösterdiği
gibi, Kasım krizi ertesinde önemli ölçüde iyileşme kaydetmişti. Ancak, bankacılık
sisteminin finansal sağlığına ilişkin devam eden endişeler, döviz kurundaki
artışın halen iki katı seviyesinde seyreden enflasyon oranı ve politika
kararlarının uygulanmasında görülen bazı aksamalar sebebiyle, durum yine de
hassasiyetini korumaya devam etmiştir. Bu çerçevede, mali piyasalarda oluşan siyasi
ortamın kötüleştiği intibası, Şubat 19-21 tarihleri arasında Türk Lirası'na
karşı aşırı bir atak yaratmıştır. Bu atağa karşı, ilk etapta sıkı bir
likidite politikası gözetilmesi suretiyle direnilmiştir. Ancak, gecelik faiz oranları,
bir kaç gün için olsa bile sürdürülmesi açıkça mümkün olmayan, %2000
seviyelerine fırlamıştır. Buna göre, Hükümet, 22 Şubat tarihinde, Türk Lirasını
serbest bırakmaya ve bu doğrultuda makroekonomik ve yapısal politika çerçevesini
yeniden belirlemeye karar vermiştir. 3.
Ekonomi politikalarımız, son krizin, kısa vadeli makroekonomik etkilerini asgariye
indirirken, enflasyonla mücadelenin ve büyümenin kaldığı yerden devamına imkan
sağlayacak ortamın oluşturulmasını hedeflemektedir.
Kısa vadeli gelişmeler konusunda önemli belirsizlikler bulunmasına rağmen, programın
temel varsayım senaryosu (Tablo 1) aşağıdaki makroekonomik hedefleri öngörmektedir: · GSMH'nın,
2001 yılında %3 oranında küçülmesini beklemekteyiz. Ancak, ilk yarıdaki
küçülmenin ertesinde, ihracatın toparlanması ve turizm sektörünün beklenen iyi
performansını yansıtacak şekilde 2001 yılının ikinci yarısında büyüme tekrar
başlayacaktır. Bu düzelmenin 2002 yılında GSMH'nın % 5 seviyesinde büyüme
kaydetmesine imkan vermesi öngörülmektedir. · Dalgalı
döviz kuruna geçtikten sonra Türk Lirası'nda görülen değer kaybına bağlı olarak,
enflasyonun ikinci çeyrekte artış kaydetmesi beklenmektedir. Ancak, program kapsamında
uygulanacak politikaların etkisi ile, TÜFE enflasyon oranının üçüncü çeyrekte
düşmesi ve dördüncü çeyrekte de, aylık % 2'nin (mevsimsel olarak düzeltilmiş
bazda) altına inmesi beklenmektedir. Bütün yıl için, TÜFE enflasyon oranının
(Aralık/Aralık) % 52 olmasını beklemekteyiz. TÜFE enflasyon oranının, Aralık 2002
itibariyle % 20 oranına düşmesi hedeflenmektedir. · Dış
cari hesap dengesinin, Türk ürünlerinin artan rekabet gücü ve ekonomik
faaliyetlerdeki daralma sonucunda, önemli ölçüde iyileşmesi beklenmektedir. 2000
yılında GSMH'nın % 5'i kadar açık veren cari hesabın, 2001 ve 2002 yıllarında
genel olarak dengede olmasını beklemekteyiz. 4.
Bu hedefler, üçlü bir yaklaşıma
dayandırılarak gerçekleştirilecektir: (i) bankacılık sektöründeki bozukluklar
başta olmak üzere, son krizin doğrudan temelinde yatan bozuklukların düzeltilmesi ve
ekonomi yönetiminin şeffaflığının ve özel sektörün ekonominin yeniden
yapılandırılması sürecindeki rolünün geliştirilmesine yönelik yapısal
politikalar, (ii) finansal istikrarı sağlamaya ve enflasyonla mücadeleye devam
edilmesine ilişkin maliye ve para politikaları, (iii) makroekonomik istikrar, büyüme
ve toplumun en en muhtaç kesimlerini koruma hedefleri ile örtüşen ücret ve maaş
politikaları oluşturulması yönünde geliştirilmiş sosyal diyalog. 5.
Politikalar açıklanacak ve şeffaf bir şekilde
uygulanacaktır. Özellikle, bankaların yeniden yapılandırılmaları gibi kritik
alanlarda, stratejimizin en önemli ve ayrılmaz unsurlarından biri, yeni bir iletişim
ve açıklık politikasının uygulanması olacaktır. Temel politikaların ve
faaliyetlerin, piyasa katılımcılarına, düzenli basın toplantıları, bildiriler,
seminerler ve diğer vesilelerle duyurulmasına yönelik bir strateji geliştirilecektir. B.
Daha Güçlü Bir Ekonomi İçin Gerekli Yapısal Politikalar
6.
Son gelişmeler, geniş alana yayılmış
yapısal zayıflıkların devam ettiği bir ortamda, enflasyonla mücadeleye yönelik
sıkı para ve maliye politikalarının uygulanmasının zorluğunu ortaya koymuştur.
Kamu bankaları dahil olmak üzere, tüm bankacılık sektörünün kırılganlığı
büyük çaplı mali yük yaratmış ve para politikasının işlerliğini bozmuştur. Bu
sorunlar, yalnızca temelde yatan zayıflıklardan kaynaklanmamış aynı zamanda,
kamuoyunun araştırma kabiliyetini engelleyen ve gerekli politika ayarlamalarının
yapılmasını geciktiren, özellikle kamu bankalarının hesaplarında olmak üzere,
yetersiz şeffaflıktan kaynaklanmıştır. Dolayısıyla, politika kararlarında
şeffaflığın artırılması bir öncelik haline gelmiştir. Bu, kamu ve özel
kuruluşların uyması gereken raporlama usüllerini geliştirerek, idari usulleri ve
düzenleyici esasları iyileştirerek gerçekleştirilecektir. Daha genel anlamda, uygun
bir düzenleyici çerçeve içinde özel sektörün ekonomideki rolünün artırılması
suretiyle gerçekleştirilecektir. Aşağıda detayları verilen ve bankacılık, kamu
muhasabesi, özelleştirme ve yabancı doğrudan yatırıma ilişkin yapısal politika
gündemimiz ortak bir ilmekle örülmüştür: ekonomik ortamın, artırılmış
şeffaflık, iyi yönetişim ve güçlendirilmiş düzenleyici çerçeve ile
iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. Yapısal politikalar gündemimizin hayata
geçirilmesinde, Dünya Bankası'nın desteğinin devamını bekliyoruz.
7.
Bankacılık alanında uzak görüşlü ve
kararlı adımlar atılması gerekmektedir. Özellikle kamu bankalarında gözlenen,
ancak özel bankaların mali yapılarının giderek bozulması nedeniyle, Tasarruf
Mevuatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından giderek artan sayıda devralınmalara neden olan
bankacılık sektörünün genelindeki yapısal zayıflık, kamu maliyesinin üstleneceği
zararların büyümesine yol açmıştır. Bu zararları karşılamak için artan fon
ihtiyacı, kamu bankalarını ve TMSF bünyesindeki bankaları, giderek daha fazla gecelik
fonlamaya itmiştir. Bu durum, bankaları özellikle likidite ve faiz oranı risklerine
karşı dirençsiz bırakmış, bu da para politikası kontrolünü güçleştirmiştir.
Olağanüstü yüksek gecelik faiz oranları, zararların ve fonlama gereksinimlerinin son
aylarda geometrik olarak artmasına neden olmuştur. 8.
Sistemin istikrarı, para politikası kontrolü ve faiz oranlarının düşürülebilmesi
için kamu ve TSMF bankalarının köklü bir reforma tabi tutulması, en büyük öncelik
olmuştur.
Üç kamu bankası (Ziraat, Halk ve Emlak) ve TMSF bankalarının, Merkez Bankası'na olan
yükümlülükleri hariç, gecelik yükümlülükleri (repolar ile ticari banka ve banka
dışı müşterilerin mevduatları), 16 Mart itibariyle 13 ¾ katrilyon TL
civarındadır. Stratejimiz, sistemik kırılganlıklarını ve para politikasının
etkinliğine olan tehditlerini azaltmak ve bilançolarını küçültmek amacıyla, bu
bankaların gecelik pozisyonlarını tamamen ortadan kaldırmaktır. Daha ayrıntılı
olarak, kamu bankalarını ve TMSF bünyesindeki bankalara yeniden sermayelendirilmelerini
karşılamak amacıyla kamu borçlanma kağıtları verilecektir (aşağıyada
açıklanmaktadır). Bu kağıtlar, doğrudan veya repo anlaşmaları ile Merkez
Bankası'na satılacak olup, karşılıkları gecelik pozisyonların ortadan
kaldırılması için kullanılacaktır. Kamu bankalarının ve TMSF bünyesindeki
bankaların 16 Mart itibariyle olan gecelik pozisyonu en az üçte iki oranında (ticari
bankalara karşı olan gecelik pozisyonların ortadan kaldırılması da dahil olmak
üzere) azaltılacaktır. Bu altıncı ve yedinci gözden geçirmenin tamamlanması için
bir koşuldur (Tablo 2). Kalan gecelik pozisyonların ortadan kaldırılması ise sekizinci gözden geçirmenin tamamlanmasının
bir koşuludur. Bu işlemlerin sonucu olarak finansal sistemde ortaya çıkacak fazla
likidite, Merkez Bankası tarafından, Hazine'nin borç yönetimi ile sıkı eşgüdüm
altında emilecektir. Ek olarak, tüm kamu bankaları ile TMSF bünyesindeki bankaların
Merkez Bankası ile olan repo anlaşmalarının toplam tutarının 2001 yılı Mayıs ayı
sonu itibariyle 7 katrilyonu aşmaması, sekizinci
gözden geçirmenin tamamlanması için bir koşuldur. 9.
Ayrıca, tüm kamu bankaları ve TMSF bünyesindeki bankalar, uygulayabilecekleri vadelere
ilişkin yön verici ilkelere ve değişik vadelerde uygulayabilecekleri ortak mevduat
faizlerine uymakla yükümlü olacaklardır.
Vade ilkeleri, kamu ve TMSF bankaları yönetim kurulları tarafından Merkez Bankası ile
istişare edilerek belirlenecektir. Bu ilkeler ticari bankalardan ve diğer piyasa
kaynaklarından sağlanacak gecelik borçlanmalara ilişkin limitleri de içerecektir (bu
limitler sekizinci gözden geçirme sırasında daha detaylı olarak görüşülecektir).
Kamu bankaları ile TMSF bünyesindeki bankaların uygulayacakları ortak mevduat faiz
oranları, bu bankaların ortak yönetim kurulları ve hazine birimleri tarafından Merkez
Bankası ile istişareli olarak günlük bazda belirlenecektir. Bu oranlar kamu bankaları
ve TMSF bünyesindeki bankaların kar edebilmelerini sağlayacak şekilde, kamu kağıdı
piyasa faiz oranlarının altında tutulacaktır. Merkez Bankası, Hazine
Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, kamu bankaları ve TMSF
bünyesindeki bankaların hazine birimleri arasında sürekli bir eşgüdümü sağlamaya
yönelik özel düzenlemeler yapılmıştır. 10.
En büyük iki kamu bankasında (T.C. Ziraat
Bankası ve T.Halk Bankası), bu bankaların gelecekte karlı olmalarının sağlanması
amacıyla, finansal ve işlevsel yeniden yapılandırma gerçekleştirilecektir. Daha
ayrıntılı olarak : · Ziraat
ve Halk Bankalarının yönetimi, politik olarak bağımsız, Hazine'ye rapor veren, bir
ortak kurulun oluşturulması ve yeni bir yönetimin atanması (altıncı ve yedinci gözden geçirmelerin
tamamlanması için koşul) yolu ile güçlendirilecektir. Yeni yönetim,
operasyonlara karlılığı temin edecek ticari kriterleri ve fiyatlandırma
politikalarını uygulayacaktır. Yönetim Kurulu, ayrıca bu bankaların özelleştirme
politikalarını oluşturacaktır. · Finansal
yeniden yapılandırma, kalan görev zararlarının kaldırılmasını, herhangi bir
negatif net değeri kapatacak yeniden sermayelendirmeyi, piyasa getirisinin altında
getirisi olan mevcut kamu kağıtlarının (gerekli görülen hallerde bilançolarını
güçlendirmek amacıyla) değiştirilmesi ve bankaların risk ağırlıklı sermaye
yeterlilik oranının %8'e çıkarılmasını gerektirmektedir (Bu finansal
yapılandırmanın gerçekleştirilmesi altıncı
ve yedinci gözden geçirmelerin tamamlanmasının bir koşuludur). Bu amaçlar için
kullanılacak araçlar, piyasa koşullarına haiz, çeşitli vade ve döviz cinsleri
üzerinden ve bankaların olabilecek mevduat çekişlerini karşılayabilecek ve işlem
görebilecek düzeyde likiditeye sahip olmalarını temin etmek üzere, üçer aylık
dönemli faiz ödemesi olan nakde dönüştürülebilir kamu kağıtları olacaktır. Bu
kağıtlar, gelir sağlamak amacıyla tutulacak olup, sadece net mevduat çekişleri veya
diğer yükümlülüklerin karşılanması için nakde çevrilebilecektir. · Bu
adımlara, bankaların yönetim kurulları ve banka idarecileri tarafından uygulanacak
yeni risk yönetimi prosedürleri de eşlik edecektir. Bu bankaların faaliyetleri,
işletme giderlerini düşürmek amacıyla mümkün olduğunca hızlı bir şekilde etkin
hale getirilecektir. · Yukarıda
söz edilen finansal yeniden yapılandırmanın tamamlanması akabinde, bu bankaların,
ticari bankalara uygulanan tüm BDDK düzenlemelerine uymaları zorunlu hale
getirilecektir. Hazine bu bankaların nakit akımlarını, karlılıklarını ve
likiditelerini derhal daha yakından izlemeye başlayacaktır. Kamu bankalarının program
kapsamında izlenmelerine ilişkin spesifik göstergeler sekizinci gözden geçirme
sırasında tanımlanacaktır. · Her
bir bankada, sözkonusu reformların uygulanması bağımsız dış denetçilerce
izlenecektir. Bu denetçiler Mayıs ayında atanacaktır. 11.
Kalan daha küçük iki kamu bankasından birinin
ödeme gücü kalmamıştır ve varlığını sürdüremez durumdadır, diğeri ise
özelleştirme sürecindedir. Ödeme gücü kalmamış durumdaki bankanın (Emlak
Bankası) bankacılık lisansı iptal edilecek (banka kapatılacak) olup,
yükümlülükleri ile bazı varlıkları T.C. Ziraat Bankası'na devredilecektir (bunun 2001 yılı Mayıs ayı sonuna kadar yerine
getirilmesi sekizinci gözden geçirmenin tamamlanması için ön koşuldur). T.C.
Ziraat Bankası'na, Emlak Bankası ile birleşmesini kolaylaştırmak amacıyla ek sermaye
konulacaktır. Diğer kamu bankası (Vakıf Bank) hisselerinin IMKB'de halka arz edilmesi,
son krizler nedeniyle ertelenmiştir. Ancak, özelleştirme sürecine piyasa koşulları
el verdiğinde ivedilikle devam edilecektir. 12.
TMSF bünyesinde bulunan bankaların gecelik
piyasalara aşırı başvurmaları sebebiyle zararlarının hızla artması, bu
bankaların çözüme kavuşturulmasının hızlandırılmasını en temel öncelik haline
getirmiştir. 1997 yılından beri 13 banka devralınmış olup, bunlardan 10'u son
iki yıl içinde devralınmıştır. Geçiş bankası (Sümerbank) altında birleştirilen
beş bankanın faaliyetleri hızla azaltılmakta olup, şubelerinin yarısı halihazırda
kapatılmış ve personel sayısı da halihazırda yarıya indirilmiştir. Diğer bir
küçük banka (Ulusalbank) halihazırda olabildiğince küçültülmüş olup, Mayıs
ayında Sümerbank bünyesine alınacaktır. Ancak, vurgulanması gereken bir konu da tüm
idari giderlerin toplam zararların %2'sinden az olduğu ve en acil olarak üzerine
gidilmesi gereken hususun finansal yeniden yapılandırma olduğudur. Buna göre,
bankanın negatif net değerinin karşılanması amacıyla, Sümerbank, kamu bankalarına
verileceklere benzer, nakde çevrilebilir ve döviz cinsinden mevduat yükümlülüklerini
de karşılayabilecek türde para birimleri cinsinden kamu kağıtları kullanılmak
suretiyle TMSF tarafından yeniden sermayelendirilecektir (altıncı ve yedinci gözden geçirmelerin
tamamlanması için koşul). Sümerbank'ın geri dönmeyen kredileri, Temmuz ayı
sonuna kadar TMSF'nin Tahsilat Birimi'ne devredilecektir. Sümerbank satışa sunulacak ve
teklifler 2001 yılı Eylül ayı sonuna kadar toplanacaktır. Bu vakte kadar geçerli
teklif alınmadığı takdirde banka tasfiye edilecektir. Diğer bankalara mevduat
transferini ve eşdeğer kamu kağıtları portföyünü içeren tasfiye planı bankanın
satılamaması halinde geliştirilecektir. 13.
Aynı zamanda, TMSF, zayıflayan yatırımcı
ilgisi ve kötüleşen ekonomik konjonktür karşısında zor bir görev olan
bünyesindeki kalan 7 bankanın çözüme kavuşturulması çalışmalarını
hızlandırmaktadır. Bu gruptaki bankalar da negatif net değerlerinin
karşılanması amacıyla yeniden sermayelendirilecektir (altıncı ve yedinci gözden geçirmenin
tamamlanması için koşul). Bugüne kadar satışa sunulan bankalardan sadece ikisi,
orta büyüklükteki Demirbank ve küçük bir banka (Bank Ekspres) için teklif
alınmıştır. En son müdahale edilen banka (İktisat Bankası) Mayıs ayında satışa
sunulacaktır. Bu üç banka, satış açısından en uygun bankalar olarak
değerlendirilmekte olup, satışlarının bir an önce tamamlanması için gerekli tüm
gayret gösterilmektedir. Demirbank'ın satışına ilişkin olarak, bir yerli ve iki
yabancı teklif sahibi ile müzakereler sürdürülmektedir. Bu bankaların 2001 yılı
sonuna kadar satılamaması halinde, bankalar tasfiye edilecektir. Kalan dört banka ise
Mayıs ayı sonuna kadar ya ikinci bir geçiş bankası altında toplanacak ya da tasfiye
edilecektir (sekizinci gözden geçirmenin
tamamlanması için koşul). Özet olarak, 1997 yılından bugüne kadar TMSF
bünyesine alınan 13 bankadan, sekizi Mayıs ayı sonuna kadar kapatılmış olacaktır.
Kalan bankalar ise, 2001 yılı sonuna kadar satılacak, tasfiye edilecek veya başka bir
şekilde çözüme kavuşturulacaktır (onikinci
gözden geçirmenin tamamlanması için koşul). Gelecekte, TMSF bünyesindeki
bankaların özelleştirilmesi sürecinde, eski banka sahiplerinin, azınlık hisseleri
için bile olsa, doğrudan veya dolaylı olarak ihalelere verecekleri teklifler kabul
edilmeyecektir. 14.
TMSF'nin Tahsilat Birimi'nde sorunlu alacaklarla
ilgili olarak yeterliliğinin artırılması önem ve öncelik kazanmıştır. Tahsilat
Birimi çok yavaş bir şekilde işe başlamış olup, henüz hiç bir geri dönmeyen
kredi bu birime devredilmemiştir. Kredi ve diğer varlıkların satışı, tahsili ve
diğer çalışmalar için yeterliliğinin artırılmasının bankaların çözüm süreci
için gerekli hale geldiği anlaşılmıştır. Geri dönmeyen kredileri ve diğer
varlıkları TMSF'den devralmaya başlamasına hazırlamak için Tahsilat Birimi'ne
hızlı bir şekilde ilave personel alınacaktır. Tahsilat Birimi'nin faaliyetlerini
kolaylaştıracak kanuni değişiklikler (özel ticari mahkemelerin kurulması ve TMSF'ye
alacak tahsili için özel yetkilerin verilmesi) Meclis'e sunulmuştur. Yukarıda
bahsedildiği üzere, Sümerbank 75 milyar TL'nin üzerindeki tüm geri dönmeyen
kredileri Temmuz ayı sonuna kadar Tahsilat Birimi'ne devredecektir. Diğer TMSF
bankaları da kendi devir işlemlerini bu zamana kadar başlatmış olacaklardır. Bu
devirler, bu yıl Ekim ayı sonuna kadar tamamlanacaktır. Tahsilat Birimi, performansı
hakkında kamuoyunu ve piyasaları bilgilendirecektir. Mayıs ayı sonuna kadar, Tahsilat
Birimi'nin faaliyet kuralları ve prosedürleri onaylanacak, profesyonel yöneticiler
atanacak ve önemli sayıda uzmanlaşmış profesyonel personelin istihdamı
başlatılacaktır. 15.
Özel bankalarda, yüksek faiz oranları, TL'nin
değer kaybı ve yavaşlayan ekonominin etkilerini bertaraf edebilmek için yeniden
sermayelendirmeye ihtiyaç vardır. Bankaların sermayelerini artırmaya ihtiyaçları
vardır ve bir çok banka halihazırda sermayesini artırmıştır. Tüm nakit kar payı
dağıtımları sermaye yeterlilik oranları sağlanıncaya kadar durdurulmuştur. BDDK
sermaye eksikliği olan tüm bankaların Nisan ayı sonuna kadar detaylı sermaye
kuvvetlendirme planları sunmasını zorunlu tutmuştur (altıncı ve yedinci gözden geçirmelerin
tamamlanması için ön koşul). BDDK bu planların zamana bağlı taahhüt
mektupları yolu ile uygulanmasını aktif bir şekilde takip edecektir. Bankalar,
özellikle ortak sahipleri olanlar, birleşmeye teşvik edilecektir. Vergi kanunları
bankaların ve iştiraklerinin birleşmesinin vergi doğurmayacak şekilde
gerçekleştirilebilmesi için tekrar gözden geçirilecektir. Ödeme kabiliyetini
kaybeden herhangi bir banka TMSF tarafından devralınacaktır. Şüpheli alacak
karşılıklarına ilişkin kurallar sıkı sıkıya uygulanacaktır. Tüm bankalardaki
likidite pozisyonu ve faiz oranlarını takip eden kapsamlı bir sistem, bankaların
sağlıklı olmayan uygulamalar içine girmelerini engellemek ve düzeltici tedbirlerin
erken alınmasını sağlamak için yürürlüğe konmuştur. Tüm mevduat sahiplerinin ve
kreditörlerin tümüyle garanti altında olmasının, BDDK'ya bankaları çözüme
kavuşturmasında bankalara hücum olması endişesine karşı koruma sağladığından
emin olunmakla beraber, bu garantiyi devletin fonlaması hukuken açık hale getirilerek
daha da kuvvetlendirilmiştir. 16.
Bankalar Kanunu, çözüm sürecini
kolaylaştırmak ve düzenleyici çerçevenin seviyesinin yükseltilmesini desteklemek
amacıyla bir çok açıdan değiştirilecektir: Bu değişiklikler arasında; (a)
Özel ticari mahkemelerin kurulması ve TMSF'ye alacakları tahsil için özel yetki
verilmesi; (b) BDDK ve TMSF yönetim ve personelinin icra ettikleri resmi görevden
ötürü karşı karşıya kalabilecekleri adli davalara karşı korunmasının
kuvvetlendirilmesi (c) "kendi fonları - own funds" kavramının tanımlanarak
yeni bağlı kredilendirme limitlerinin konsolide bazda uygulanmasına izin verilmesi; (d)
kredi riski tamamlamasının türev ürünleri de içerecek şekilde genişletilmesi; (e)
şüpheli alacak karşılıklarının tam olarak vergiden düşürülebilmesinin
sağlanması (aşağıda açıklanmıştır); bulunmaktadır. Bu değişikliklerin Meclis'te onaylanması
altıncı ve yedinci gözden geçirmenin tamamlanması için koşul olacaktır. 17.
Düzenleyici çerçevenin süregelen
kuvvetlendirilmesi aşağıdaki tedbirleri içerecektir: · Bağlı
kredilendirme probleminin çözümü için, bankaların sahiplerine ve diğer taraflara
ilişkin risk limitinde ilgili tarafları tanımlayan bir düzenleme hazırlanmıştır.
Yukarıda bahsedilen "kendi fonları (own funds)"nı tanımlayan hukuki
değişiklik, konsolidasyona izin verecek ve düzenlemeyi Avrupa Birliği standartları
ile tamamen uyumlu hale getirecektir. Bu uygulama Bankacılık Kanunu'nun
değiştirilmesinden sonra bir ay içinde kabul edilecektir (yapısal benchmark). Yeni düzenleme 1 Temmuz
2001'den itibaren yürürlüğe girecektir. BDDK başlangıçta limitleri aşan bankalara,
tedrici bir şekilde belli bir zamanlamaya bağlı olarak kanuna tam uyum için süre
tanıyacaktır. · Yakın
zamanda çıkarılan ve 1 Ocak 2002'den itibaren yürürlüğe girecek piyasa riski
düzenlemesi ile döviz riskine (FX exposure) bir sermaye cezası (capital charge)
getirilmektedir. Ancak, döviz yükümlülüklerini forward döviz alımları ile kapatan
bankalar, karşı taraf riski (counterparty exposure) ile karşı karşıya kalmaktadır.
Bu şekildeki kredi riskini karşılamak amacıyla, Bankalar Kanunu yukarıda
belirtildiği üzere tek tek karşı taraflara (veya ilgililere) olan toplam riski
sınırlamak için, türev ürünlerini kredi tanımlamasına dahil edecek şekilde
değiştirilecektir. · 2002
başından itibaren bankalar için muhasebe standartları uluslararası standartlar
düzeyine getirilecektir (yapısal benchmark).
Bu değişiklik tüm geri alım sözleşmelerinin (repo) banka bilançolarına dahil
edilmesini içerecektir. 18.
Kredi ödemelerinin ve şirket yeniden
yapılandırılmasının uygulanmasını kolaylaştırmak için geniş anlamdaki kanuni ve
yargısal çerçeve gözden geçirilmektedir. Hükümet borçların etkin ve hızlı
tahsili ve yeniden yapılandırılmasını sağlamak amacıyla yargısal ve idari süreç
dışında icra ve iflas kanunlarını da gözden geçirmektedir. Bu gözden geçirme,
yapısal çerçevenin daha geniş anlamdaki reformu bağlamında gerçekleştirilmektedir.
Bu çerçeveye, orta seviyede bölgesel danışma mahkemelerinin (intermediate regional
civil courts of appeal) kurulması, hakim ve avukatların ihtisas konularında eğitimini
iyileştirecek Adalet Akademisi'nin kurulması, ve Yüksek Mahkeme hakimlerinin
konularına göre, örneğin, icra ve iflas davalarını daha düşük seviyede ihtisas
mahkemelerine gönderilebilme yetkisinin verilmesi de dahildir. Ayrıca, Hükümet, borç
ve şirket yeniden yapılandırmasına ilişkin engelleri kaldırmak amacıyla vergi
kanunlarını gözden geçirmeye devam etmektedir.
19.
Program çerçevesinde mali şeffaflık ve yönetimin iyileştirilmesi alanında
ilerlemeler sağlanmıştır ancak, daha fazla çabaya ihtiyaç duyulmaktadır. Merkezi
bütçe dışında, özellikle mali ve mali olmayan kamu iktisadi teşebbüslerinde, 2000
yılında ve 2001 yılı başında yaşanan gelişmelerin kamu maliyesi üzerindeki
etkileri bu sektörlerde artan açıkların ortaya çıkmasıyla, daha fazla gündeme
gelmiştir. Her ne kadar program çerçevesinde takip edilen büyüklükler bu
maliyetlerin büyük bir kısmını kapsasa da, kamuya ve Parlamento'ya bunların
açıklanması konusu, geniş tanımı ile mali yönetimin hesap verebilirliğinin
artırılabilmesi için, daha da iyileştirilmelidir. Bu kapsamda programımız, kamu
maliyesi hesaplarını iyileştirmek amacıyla, kamu bankalarına ilişkin yukarıda
açıklanan adımlara ek olarak, aşağıdaki tedbirleri içermektedir : · 2000
yılında 25 bütçe içi ve 2 bütçe dışı fonun kapatılmasını müteakiben 2001
yılı Mart ayında 2002 yılından itibaren geçerli olmak üzere 21 bütçe içi ve 4
bütçe dışı fon daha kapatılmıştır. Kalan 15 bütçe içi fonu (Dünya Bankası
kredilerinin kullandırılmasında ihtiyaç duyulan Destekleme Fiyat İstikrar Fonu-DFİF
hariç) ve 2 bütçe dışı fonu da Haziran 2001'e kadar kapatma konusundaki
kararlılığımız sürmektedir (yapısal
benchmark). Sonuç olarak DFIF hariç tüm bütçe içi fonlar 2002 Yılı
Bütçesi'nde ortadan kaldırılacak ve bütçe dışı fonlar şu beş fon ile sınırlı
olacaktır : Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu, Savunma Sanayiini
Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Özelleştirme Fonu.
Bütçe içi veya dışı yeni fon yaratılmayacaktır. · Ek
olarak, bütçe kontrolünü ve şeffaflığı artırmak için 3418/39B sayılı Kanun ile
sağlanan ve halihazırda harcamacı bakanlıkların özel hesaplarına doğrudan
aktarılan tüm gelirleri (büyük kısmı taşıt vergilerinden kaynaklanmaktadır) 2002
Yılı Bütçesi ile birlikte uygulanmaya başlanmak üzere (sözkonusu Kanun'un 39'a A
Maddesi uyarınca) doğrudan bütçeye aktaracağız. · 2001
yılı sonuna kadar döner sermayelerin sayısını en az yarıya indirmek niyetindeyiz
(2,650 özel hesap ya da kurum kamu hizmetlerinin satışından elde ettikleri gelirler
karşılığında GSMH'nın %1'i tutarında harcama kaydetmektedir) (yapısal benchmark). Bu büyük miktardaki
azaltmayı takiben, döner sermayelerin faaliyetlerinin kapsamlı bir finansal ve ekonomik
denetimini Mayıs 2002 sonuna kadar gerçekleştireceğiz. Sözkonusu raporun bulguları
ışığında Haziran 2002 sonuna kadar daha ileri adımlar belirlenecektir. · Kamu
sektörü için açık borçlanma kuralları ve limitleri ortaya koyan ve Hazine'nin
devirli kredi -on-lending- ile borç garantilerini de bütçe kapsamına alan kamu
finansmanı ve borç yönetimi kanununu 2001 yılı Haziran ayı sonuna kadar Meclis'e
sunmaya niyetliyiz (yapısal benchmark). 2001
yılı Mayıs ayı itibariyle, Hazine hesaplarına ilişkin aylık raporlara IMF'in Kamu
Finansmanı İstatistikleri standartları doğrultusunda "borç verme eksi geri
ödeme" kalemi eklenecek ve böylelikle bütçe dengesi kapsamı garantili borca
ilişkin net Hazine ödemesini içerecek şekilde genişletilecektir. Bu kalem 2002 Yılı
Bütçesi'ne konulacaktır. · Bütçe
dökümanlarının şeffaflığını artıracağız. Mali yönetim sürecine dahil olan
kamu kurumları, 2001 yılı Ekim ayında Bütçe ile birlikte Parlamento'ya sunulacak
olan, Hükümet'in mali politikalarını ve taahhütlerini açıklayan ve kamu maliyesi
hesapları konusunda açıklayıcı bilgi sağlayacak Yıllık Program'ın kapsamını
genişletecektir. Bu dökümanın öncesinde 2001 yılı Temmuz ayında bir yıl ortası
Ekonomik ve Mali Güncelleme Raporu yayınlanacaktır. Parlamento'ya sunulacak 2002 yılı
taslak Bütçesi'ne şu kurum ve kuruluşların hesap ve mali görünümleri eklenecektir
: (i) tüm bütçe dışı fonlar ve sosyal güvenlik kuruluşları (gecikmiş sosyal
güvenlik katkı paylarına ilişkin bir rapor da dahil olmak üzere); (ii) döner
sermayeler; (iii) Hazine'nin tüm ihtiyati yükümlülükleri; (iv) kamu bankaları da
dahil olmak üzere tüm KİTler; ve (v) yerel yönetimler (yapısal benchmark). Ayrıca, 2003 itibariyle
bütçe kamu yatırım programlarının tahmin edilen orta vadeli cari harcamalarının
etkilerini de kapsayacaktır. · Harcama
yönetimini iyileştirmek için 2001 ortasına kadar devlet birimlerindeki harcama ve
maliyetlerin daha iyi takip edilmesini sağlayacak bilgisayarlı muhasebe sistemi
uygulamasını tamamlayacağız. Ayrıca, 2002 yılı bütçesi kapsamında pilot uygulama
için 2001 Haziran ayı sonuna kadar uluslararası standartlara uygun yeni bir bütçe
sınıflandırması tamamlanacaktır. 2001 yılında ayrıca, tahakkuk bazlı muhasebe
sistemine geçilmesine ilişkin gerekli çalışmaları başlatmak niyetindeyiz. · Birleşmiş
Milletler standartları (UNCITRAL) ile uyumlu bir kamu ihale kanunu 15 Ekim 2001 tarihine
kadar Parlamento'ya sunulacaktır (yapısal
benchmark). · Kamu
sektöründe yönetimi iyileştirmek üzere gerekli etik ve yasal tedbirleri tanımlamak
ve uygulamak amacıyla daha sistemli bir yaklaşım ortaya koyacağız. Bu amaçla, Hazine
Müsteşarlığı, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Maliye Bakanlığı bünyesindeki Mali
Suçlar Araştırma Kurulu Başkanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
temsilcilerinden oluşan bir yönlendirme komitesini oluşturmuş bulunuyoruz. Bu komite,
Dünya Bankası ile işbirliği halinde, devlet ile sivil toplumun rüşvet ile mücadele
ve yönetimin iyileştirilmesi amacıyla hangi alanlarda birlikte çalışabileceğini
belirlemek üzere bir plan oluşturacaktır. Bu komitenin sözkonusu planı 2001 yılı
Eylül ayı sonuna kadar bitirmesini bekliyoruz. Sözkonusu plan, Kamu Harcamaları ve
Kurumsal İnceleme (PEIR) çalışması bulgularıyla birlikte orta vadede yönetim ile
ilgili yapısal hususları ele alacak bir Kamu Sektörü Uyum Kredisi (PSAL) için gerekli
altyapıyı oluşturabilecektir. Çabalarımızın kamuya daha iyi duyurulabilmesi için
önümüzdeki aylarda "Etkin Yönetim" konusunda bir dizi uluslararası
konferans vermeyi planlamaktayız. Kısa vadede kamu görevlilerinin görev ve uygulama
esaslarının (code of conduct) geliştirilmesi üzerindeki çalışmalarımız ve bu
kapsamda yaz tatiline girmeden önce Parlamento'ya sunacağımız iligili yasal
değişiklikler üzerinde odaklanmaktayız.
20.
Özel sektörün, özelleştirme dahil Türkiye
ekonomisine yön vermekteki rolünün artırılmasına ilişkin politikalar
başlangıcından beri programımızın bir parçasını teşkil etmektedir. 2000
yılı için öngörülen iddialı özelleştirme programının bir kısmı
gerçekleştirilebilmekle beraber özelleştirme politikalarına hem kamunun borç
stoğunu düşürmek hem de ekonomideki etkinliğini artırmak açısından, özellikle
bugünlerde ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, önemli bir miktara ulaşmış bulunan dış
borç stoğunu azaltabilmek ve ekonomiyi daha da modernize edebilmek için orta vadede
daha fazla doğrudan yabancı sermaye yatırımını çekmek zorunluluğu vardır.
Yukarıda anlatıldığı üzere, özel sektörün bankacılık sektörünün yeniden
yapılandırılmasına katılması beklenmektedir. Bunlara ek olarak, aşağıdaki
adımlar atılacaktır. 21.
Özelleştirmenin zamanlaması piyasa
koşullarına bağlı olmakla birlikte hedefimiz başarılı özelleştirme
politikalarına engel teşkil eden tüm hususları ortadan kaldırarak, piyasa koşulları
elverdiğinde en hızlı şekilde harekete geçebilmektir. 2001 yılının kalan
kısmında atılacak adımlar, Türk Telekom, TÜPRAŞ (petrol rafinerisi), Türk
Havayolları (THY), ERDEMİR (çelik), TEKEL (tütün ve alkollü içecekler), ŞEKER
(sugar) ve elektrik enerjisi üretimi (TEAŞ) ve elektrik dağıtımı (TEDAŞ)
şirketleri de dahil olmak üzere önemli kamu teşebbüslerinin çoğunluk hisselerinin
özelleştirilmesi için gerekli hazırlık işlerinin tamamlanmasına odaklanacaktır.
Özelleştirme İdaresi de elindeki küçük ve orta ölçekli şirketler portföyünü
satma çabalarına devam edecektir. Bu operasyonlar bütçeye çok yüksek seviyede nakit
gelir getirebilecektir, ancak bunların zamanlaması piyasa koşullarına bağlı
olacaktır. Dolayısıyla, 2001 için özelleştirme gelirlerinden beklenen getiri
miktarını 1 milyar ABD Doları olarak (2000 yılında tamamlanan operasyonlardan nakde
dönüştürülen 2 milyar ABD Dolarına ilave olarak) revize etmiş bulunuyoruz. 2002
yılında ise özelleştirme gelirlerinin 3½ milyar ABD Dolarına çıkmasını
bekliyoruz. Daha ayrıntılı olarak: · Telekomünikasyon
sektöründe, Hükümet şu konularda yasal düzenlemeler yapmaya niyetlidir: (i) Devletin
elinde tutacağı altın hisse hariç Türk Telekom'un hisselerinin %100'üne kadar
satılabilmesine yetki veren düzenleme (altın hisse diğer ülkelerdeki benzer
özelleştirme uygulamalarında olduğu üzere ulusal çıkarların korunması ve
güvenliği için elde tutulacaktır) (ii) Türk Telekom'un %5'lik hissesini küçük
yatırımcılara ve çalışanlarına ayıran düzenleme, (iii) Yabancıların Türk
Telekom'daki hisse oranlarının %45'i aşmamasını öngören ve çoğunluk hisseye sahip
olabilecek stratejik yatırımcı konsorsiyumunda yabancıların çoğunlukta bulunması
halini dışlamayan düzenleme, (iv) basit çoğunlukla karar alan ihale komisyonunun
oluşumunu, 2 üye Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'ndan, 2 üye Ulaştırma
Bakanlığı'ndan ve 1 üye Hazine Müsteşarlığı'ndan olmak üzere değiştiren
düzenleme, (v) Türk Telekom'un sabit hat ve diğer telekomünikasyon hizmetlerindeki
mevcut tekel statüsünü, devletin payı %50'nin altına düştüğü andan itibaren
geçerli olmak üzere kaldıran düzenleme (vi) Telekomünikasyon hizmetlerine ve
altyapısına ilişkin tüm lisans verme yetkilerini Telekomünikasyon Düzenleme
Kurulu'na devreden düzenleme ve (vii) Kuruluşun hisselerinin sahibi olarak Hazine'ye
Türk Telekom'un Ana Sözleşmesi'nde Ulaştırma Bakanlığı'nın onayını
gerektirmeksizin değişiklikler yapma ve Türk Telekom'un Yönetim Kurulu ve yönetimini
atama yetkisi verme. Bu yasal düzenlemelerin
Parlamento'da kabulü altıncı ve yedinci gözden geçirmelerin tamamlanması için
önkoşul olacaktır. Yeni kanun uyarınca Özelleştirme İdaresi, Türk Telekom'un
özelleştirilmesi için revize bir plan hazırlayarak Bakanlar Kurulu'nun onayına
sunacaktır. Şirketin tam anlamıyla ticarileştirilebilmesi amacıyla Türk Telekom
Genel Kurulu'nun atayacağı yeni profesyonel yönetim kurulu ve şirket yönetiminin
üyeleri yetkinlikleri kanıtlanmış ve tecrübe sahibi kişiler olacaktır. Şirketin
Yönetim Kurulu ve üst düzey yönetimde bu konularda özel sektör tecrübesi olan
üyeler bulunacaktır. (Bu şekile oluşturulmuş
Yönetim Kurulu ve üst yönetimin atanması sekizinci gözden geçirmenin tamamlanması
için koşuldur). Ayrıca Türk Telekom'un Yönetim Kurulu kapsamlı bir şirketleşme
planını (corporatization plan) kabul edecektir. Şirketleşme planı; (i) yansız
denetim görüşlerini sağlayacak yeterlilikte uluslararası standartları, finansal
kontrol ve yönetim usullerini getirecek; (ii) personel düzeyini şirketin gerçek
faaliyet ihtiyaçlarına göre belirleyecek ve (iii) hem internete erişimi ve hem de
kırsal alanın verilen hizmetlere ulaşımını artırarak ihtiyaca cevap verecektir.
Üçüncü nesil mobil telefon lisansının satışının hızlandırılması için
gerekli hazırlık çalışmaları başlatılacaktır. · Parlamento,
sivil havacılık endüstrisini daha da serbestleştirmek ve yabancı sermayeyi
çekebilmek amacıyla iç hat tarifelerini serbest bırakan bir kanunu onaylamıştır. · TUPRAŞ'a
ilişkin olarak ise Özelleştirme İdaresi şirketteki özel sektör payını %51'e
çıkartacak başka bir halka arz yapmak niyetindedir. · Şeker
piyasasını reforma tabi tutan kanun Nisan ayında kabul edilmiştir. Tütün
sektörünü serbestleştiren, tütün için destekleme alımlarını tedricen kaldıran
ve TEKEL'in varlıklarının satışına izin veren Tütün Kanunu'nun Meclis'te Mayıs
ayı içinde kabul edilmesi beklenmektedir (sekizinci
gözden geçirmenin kabulü için koşul). Bu kanunun onaylanmasını müteakiben,
2002 sonuna kadar tamamlanması beklenen TEKEL ve ŞEKER'in özelleştirilmesi, Dünya
Bankası'nın kredileri ile desteklenmesini beklediğimiz tarım reformu programının
diğer bölümleri ile koordine edilecektir. · ERDEMİR,
İSDEMİR ile birleştirilerek ve bir kısım hissesinin daha IMKB'de satılması yoluyla
özelleştirilecektir. · Hükümet,
Elektrik Piyasası Kanunu'nda gösterildiği üzere işletme haklarının devri için son
tarih olan 30 Haziran 2001 tarihinden sonra devletin elinde kalan elektrik üretim ve
elektrik dağıtım varlıklarını özelleştirmek niyetindedir. Özelleştirme İdaresi,
kanunda belirtilen piyasa reformu stratejisine uygun bir zamanlama tablosu çerçevesinde
bu işlemleri yapacak yatırım danışmanları tutacaktır. · Meclis
doğal gaz sektöründe reform gerçekleştirecek olan kanunu onaylamıştır. Bu kanun
BOTAŞ'ın doğal gaz dağıtım varlıklarının özelleştirilmesine ilişkin bir
çerçeveyi içermektedir. · Devlet
arazilerinin satışı için de bir program başlatmak niyetindeyiz. Bu program 2001
yılı Mayıs ayı içinde şekillendirilecek olup orta vadede önemli miktarda gelir
getirme potansiyeli mevcuttur. 22.
Önümüzdeki yıllarda doğrudan yabancı
sermaye yatırımları kritik bir rol oynayabilecektir. Türkiye'ye olan doğrudan
yabancı sermaye yatırımları, ülkenin avantajlı coğrafi konumu, büyük ekonomisi ve
eğitimli ve maliyet-etkin işgücü olmasına rağmen düşük seviyelerde kalmıştır.
Bu yönden, programın, makroekonomik istikrara ulaşılması, özelleştirme
programının ilerletilmesi ve sürekli ve öngörülebilir bir politika reformu
sürecinin kurulması amaçları doğrultusunda sağlanacak başarı, Türkiye'nin
yabancı yatırımcılar açısından cazibesini artırmalıdır. Ayrıca, doğrudan
yabancı sermaye yatırımları önünde büyük hukuki engeller olmamasına rağmen,
Hükümet tüm yatırımcılar için yatırım ortamını iyileştirecek adımları
atmaktadır. Bu adımlar arasında; · Uluslararası
tahkime ilişkin anayasa değişikliğini tam olarak uygulamaya koyacak kanun Meclis yaz
tatiline girmeden çıkarılacaktır (yapısal
benchmark). · Dünya
Bankası/Uluslararası Finans Kurumu'nun Yabancı Sermaye Müşavirlik Hizmetleri
biriminin yardımı ile kapsamlı bir şekilde hazırlanan yatırımın önündeki idari
engeller raporu 2001 Haziran ayı sonuna kadar bitirilecektir. Bu raporu temel alan ve bir
şirketin Türkiye'de yasalara uygun bir iş kurması ve yürütmesine ilişkin
prosedürleri uyumlu hale getirmeyi amaçlayan bir hareket planı -yapılması gerekenler
için son tarihler ve kurumsal sorumlulukları içeren- Temmuz 2001 sonuna kadar Bakanlar
Kurulu'na sunulacaktır. Bu program altında alınması gereken spesifik tedbirler
programın onuncu gözden geçirmesinde belirlenecektir. · 2001
yılı Eylül ayına kadar yatırım ortamını etkileyen Ticaret Kanunu, İmar Kanunu ve
diğer kanunların gözden geçirilmesi tamamlanacaktır. Ayrıca, Hükümet vergi
kanunlarını gözden geçirecektir. Bu gözden geçirme ile, vergi gelirlerini
düşürmeyecek şekilde, yatırım vergi indiriminin rasyonel hale getirilmesi,
teşviklerin yapısının iyileştirilmesi ve kanuni oranların birbiriyle uyumlu hale
getirilmesi gibi yasal adımları gerekli ise tespit edecektir. 23.
Yukarıda açıklanan adımların sadece
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını değil aynı zamanda genel olarak yatırım
ortamını elverişli hale getirmesi beklenmektedir. Aynı amaçla iş çevrelerinin
belli başlı teşkilatları ile yakın temasımızı koruyacağız ve Hükümetin bu
teşkilatlarla beraber önümüzdeki bir kaç ayda ne gibi ek tedbirler alabileceğini
araştıracağız. C.
Finansal İstikrar ve Büyüme İçin Makroekonomik Politikalar
24.
Yukarıda tanımlanan yapısal adımlar, finansal
istikrar ve büyümeyi hedefleyen makroekonomik politikaların başarması gereken
hususlardır. Önümüzdeki yakın dönemde, maliyetin çok büyük bir kısmının
bütçeye kaydırılmış olması ve buna bağlı olarak Hazine kağıtlarının arzında
meydana gelen artış, 2001 yılı içinde finansal yönetimi çok daha
zorlaştıracaktır. Bu gelişmelere karşılık son dönemde ekonomik aktivitedeki
yavaşlamaya rağmen faiz dışı kamu dengesindeki uyumu daha da hızlandırdık. Bu
tedbir, son kriz ile kamu borcunun daha da artan yükünün finansmanına katkıda
bulunmak için gerekliydi. Makroekonomik ve yapısal politikaların kuvvetlendirilmesi ile
beraber uluslararası desteğin mevcudiyeti güveni yeniden tesis edecek ve faiz
oranlarındaki düşüşü kolaylaştıracaktır. Bu gelişmeler ihracattaki artış ve
turizmin devam eden iyi performansı ile, sıkı bütçe politikası uygulamasının
büyümeyi düşürücü etkisini ortadan kaldıracak ve 2001 yılının ikinci
yarısında üretimde bir toparlanmayı mümkün kılacaktır. 25.
Başka önemli fırsatlar da ortaya
çıkacaktır. İlk olarak, bankacılık sektörünün kuvvetlendirilmesi para
politikasının daha esnek olmasına neden olacaktır. İkinci husus ise, kamu maliyesi
hesaplarının orta dönemdeki gelişiminin özelleştirme dahil programın yapısal
politikalarından faydalanmasıdır. Bu gelişme, kamu maliyesindeki uyumun
kredibilitesini yükseltecek ve sürdürülebilir faiz oranlarına ulaşılmasını
sağlayacaktır.
26.
Sürdürülebilir bir büyümenin yeniden
tesisinin önkoşulu olarak kamu maliyesi politikası 2000 yılında başlatılan kamu
maliyesi uyum süreci üzerine odaklanmaya devam edecektir. Türk Lirası'nın serbest
dalgalanmaya bırakılması 2001 ve 2002 yılı kamu maliyesi hedeflerinin yeniden
değerlendirilmesini gerektirmektedir. 2001 GSMH büyüme oranının Aralık'taki Niyet
Mektubu'nda belirtilen %4'lük artış seviyesinden şu an %3'lük daralmaya revize
edilmesi kamu maliyesi hesapları açısından GSMH'nın %2.5'i kadar yüksek bir kayıp
ortaya çıkarmaktadır. Ancak, kamunun bu yılki yüksek borçlanma ihtiyacı ve kriz
nedeniyle ortaya çıkan ek kamu borç yükünün orta vadede ödenmesi gereği nedeniyle,
yukarıda bahsedilen kaybın tümüyle karşılanmasının yanısıra kamu sektörü faiz
dışı fazlasını Aralık 2000'de belirlenen program seviyesinin daha da üstüne
çıkarmak niyetindeyiz. Nisan ayında, bankacılık sistemine sermaye aktarmak için
gerekli kamu kağıtlarının çıkarılmasına yetki veren, ek faiz maliyetini yansıtan
ve geçici kredi sübvansiyonları için kaynak tahsis eden 2001 Ek Bütçe Kanunu'nu
yürürlüğe koyduk (aşağıya bakınız). Diğer harcamalar şu an için orijinal
bütçe ödenekleri ile sınırlı kalmaya devam edecektir. 27.
2001 ve 2002 için kamu sektöründeki temel kamu
maliyesi hedefleri aşağıdaki gibidir: (Tablo 3-4) · 2000
yılı içinde GSMH'nin %3'üne yakın bir seviyede gerçekleşen ve Aralık ayındaki
niyet mektubunda 2001 yılı için GSMH'nın %5'i olarak hedeflenen kamu sektörü faiz
dışı fazlasının (konsolide bütçe, bütçedışı fonlar, işletmeci KİT'ler,
sosyal güvenlik fonları, işsizlik sigortası fonu ve belediyeler dahil), yeni programda
bu yıl GSMH'nın %5.5'ine ve 2002 yılında da GSMH'nın %6.5'ine ulaşması
beklenmektedir. · TCMB'nın
net varlık pozisyonu dahil net kamu sektörü borcunun GSMH'ya oranı (Tablo 1 ve 4) bu
sene hızlı bir yükseliş gösterecek ve 2000 yılı sonundaki %58.4'lük seviyesinden
2001 yılı sonunda %79'a çıkacaktır. Ancak bu artış bir defaya mahsus gelişmeleri
yansıtmaktadır. Birincisi, dış borcun TL değerinin paranın değer kaybı sonucu
artmasıdır. İkinci husus ise kriz sırasında çok yüksek seviyelere çıkan faiz
oranları ve bunun özellikle TMSF altındaki bankalar ve kamu bankaları başta olmak
üzere kamu sektörünün borçlanma maliyetinde meydana getirdiği artıştır.
Üçüncü unsur, ödeme kabiliyetini yitirmiş özel bankaların devralınması ve
zararlarının karşılanması nedeniyle ortaya çıkan yüktür. Dördüncü ve son unsur
ise GSYİH'daki düşüştür. Ayrıca, yukarıda gösterilen rakamlar bankaların yeniden
yapılandırılmasına ilişkin olarak ortaya çıkarılabilecek olası ek maliyetler
için de bir ihtiyati pay içermektedir. Özel bankaların devralınması ve kamu
bankalarının yeniden sermayelendirme ihtiyacının bütçe maliyetinin 2001 Nisan ayı
sonu itibariyle 44 katrilyon TL (GSMH'nın %24) olduğu tahmin edilmektedir. (Tablo 5). Bu
maliyetin önemli bir kısmı 2000 sonundaki kamu borcu tahmini içinde yer aldığından,
kamu sektörü borcunda bankacılık yeniden yapılandırması nedeniyle ortaya çıkan
artış 22 katrilyon TL'dir. 28.
2001 yılında kamu borcunda görülen büyük
artışa rağmen, faizdışı fazla seviyesi ve şu anda anormal yüksek seviyede bulunan
reel faiz oranlarının düşeceği beklentisi dikkate alındığında, kamu finansman
dinamikleri istikrarlı olmaya devam etmektedir. Aslında, kamu borcunun GSMH'ya
oranının hemen 2002'de hızla düşmesi (Tablo 1 ve 4) ve 2003'de daha da gerilemesi (bu
gerilemenin bir kısmı özelleştirme gelirlerini yansıtsa da) beklenmektedir. 29.
Konsolide bütçenin faizdışı fazlasının
(özelleştirme gelirleri, TCMB kar transferi ve faiz gelirleri hariç) 2001'de GSMH'nın
%5.1'i (2001'deki %4.6'lık seviyeden) ve 2002'de %5.6'sı olması hedeflenmektedir.
Faizdışı gelirin GSMH'ya oranı biraz düşecek (GSMH'nın %25.4'ünden %25'ine)
olmakla beraber Kamu Ortaklığı Fonu'nun 2001'den itibaren bütçeye dahil edilmiş
olmasına rağmen faiz dışı harcamaların GSMH'ya oranı daha hızlı (GSMH'nın
%20.8'den %19.9'una) düşecektir. 30.
Bu hedeflere ulaşmak için, 2001 bütçesinin
onaylanmasının yanısıra önemli vergi ve vergi dışı tedbirler uygulanmıştır.
Ayrıca; · Mayıs
ayı başında Akaryakıt Tüketim Vergisi (ATV) %15 daha artırılacaktır. (Nisan'daki
%20'lik artıştan sonra) · KDV
oranları, indirimli %1'lik ve %8'lik oranlar hariç, %1 puan artırılacaktır. · Mevcut
düzenlemeler doğrultusunda sosyal güvenlik ödemelerine ilişkin asgari katkı payı
tabanı Nisan itibariyle artırılacaktır. Yukarıda
sayılan gelir tedbirlerinin kabulü, altıncı ve
yedinci gözden geçirmelerin tamamlanması için önkoşul olacaktır. Ayrıca
Haziran 2001'den itibaren, ATV her ay en az TEFE enflasyon kadar artırılacaktır. Bu
uygulama ile yukarıda bahsedilen artışlarla birlikte, ATV'den elde edilen gelir 2000
yılına göre GSMH'nın %0.4'ü kadar artırılacaktır. Ayrıca, Meclis yaz tatiline
girmeden, şu an Meclis'te olan sosyal güvenlik reformunun bir parçası olarak sağlık
primleri ve katkı ödemeleri artırılacaktır. Son olarak, Bankacılık Kanunu'nda
yapılacak değişikliklerin bir parçası olarak (yukarıya bakınız), 2001 yılının
ikinci çeyreğinden geçerli olmak üzere bankacılık gözetim düzenlemeleri
kapsamında bankaların ayırmakla mükellef oldukları kredi karşılıklarının tam
olarak vergiden düşürülebilmesine imkan tanınacaktır. Aynı anda genel
karşılıkların vergiden düşülmesi uygulamasına son verilecektir. 31.
Harcamalar tarafında ise, faiz dışı
harcamaların artışının GSMH'daki artışın çok daha altında tutulması
hedeflenmektedir. Kamu Ortaklığı Fonu'un bütçeye dahil edilmesinin etkisi
gözönüne alınarak hesaplanan reel harcamalar, 2000 ile 2001 yılı arasında
yaklaşık %8 oranında azaltılacaktır. Bu amaçla, aşağıdaki politikalar uygulamaya
konacaktır; · Cari
harcamaları, transferleri ve yatırım harcamalarını enflasyon hedefindeki revizyondan
daha az ayarlayarak GSMH'nın %1.5'i kadar tasarruf sağlayacağız. Bu yıl içinde
yatırım harcamasından yapılacak tasarruf, yatırım projelerinin yavaşlamasından
kaynaklansa da, kamu yatırımları konusundaki politikamız 2002 yılı bütçesi ile
daha yapılandırılmış bir yaklaşım içinde rasyonalize edilecektir. Daha spesifik
olarak, proje sayısı tedricen sektörel hedefler ve eldeki finansal kaynaklar dikkate
alınarak sürdürülebilir bir seviyeye indirilecektir. Devlet Planlama Teşkilatı ve
harcamacı bakanlıklar varolan proje stoğunu daha optimal hale getirmek için 2002
bütçesinde gerekli tedbirleri alacaktır. Bu amaçla, yatırım planları
önceliklendirilecek ve sağlıklı fizibilite raporlarına dayanan acil projeler hariç
yeni yatırım projesi önerisi getirilmeyecektir. · Ayrıca,
Aralık 2000 Niyet Mektubu'nda belirtildiği üzere Bütçe Kanunu'nun 53 üncü maddesi
ile kapsanan "diğer cari harcamalar" kaleminde bütçe uygulaması sırasında
yapılacak kesintilerle GSMH'nın %0.3'ü kadar tasarruf sağlanacaktır. · Kriz
sonucu kamu bankaları tarafından verilen geçici kredi sübvansiyonlarını finanse
etmek amacıyla -şeffaf bir biçimde-GSMH'nın %0.2'si kadar bir kaynak tahsis
edilmiştir. Bu sübvansiyon, kamu bankalarının Şubat krizinden evvel %55 oranından
(basit faiz) verdiği kredilerin finansman maliyetini karşılayacaktır. Yeni kredilere
bankaların borçlanma maliyeti ile aynı doğrultuda faiz oranları uygulanacaktır.
Kredi sübvansiyonları Ocak 2002 itibariyle ortadan kaldırılacaktır. · 2000
yılı sonunda memurların maaşları geçmişle mukayese edildiğinde düşük
olduğundan, 2001 yılında resesyona rağmen memur maaşlarının 2000 yılı sonuna
göre reel değeri korunacaktır. Memur maaşları Ocak'da %10 artırılmıştır ve 2001
yılının ilk yarısında TÜFE enflasyon oranı ve %10 arasındaki fark kadar
artırılacaktır. Bütçe Kanunu'nda belirtildiği üzere uygulanan sistemde maaş
ayarlamalarında 1 aylık bir gecikme olduğundan bunu telafi etmek için yılın ilk
yarısında %2'lik bir ayarlama yapılmıştır. Maaşlar Temmuz 2001'de %5
artırılacaktır. Ancak kümülatif TÜFE enflasyonu Temmuz'a kadar verilen maaş
artışlarını geçerse, maaşlar 2001 yılı sonundan önce bu fark kadar
ayarlanacaktır. Önemli sosyal sektörlerde (çoğunlukla sağlık ve eğitim) istihdam
artışına ihtiyaç duyulmasına rağmen, 1990'lardaki eğilim durdurularak 2001
yılında memur sayısı artmayacaktır. Yukarıda
gösterilen harcama rakamları doğrultusunda bir ek bütçenin onaylanması, sekizinci gözden geçirmenin tamamlanması için bir
koşul olacaktır. 32.
KİT'lerin faiz dışı dengesinde önemli bir
iyileşme beklenmektedir. KİT'lerin faiz dışı dengesinin 2000 yılında GSMH'nin
%1.5'ine ulaşan bir açıktan 2001 yılında hemen hemen dengeye geleceği tahmin
edilmektedir. Bu amaçla, basiretli ücret politikalarının uygulanmasına ek olarak,
aşağıdaki tedbirleri alacağız;
Ayrıca,
Hazine Müsteşarlığı ve Özelleştirme İdaresi portföyünde bulunan KİT'ler ile
Türk Telekom ve kamu bankalarından emekli olacak personelin azami yüzde 15'i oranında
eleman istihdam edilmesi politikasının uygulanmasına devam edilecektir. Bir KİT'den
diğerine transfer edilen personel bu limit dahilinde değerlendirilecektir. Her şekilde
yeni işe alma Hazine'nin onayına tabi olacaktır. Hazine'ye yeni istihdam için
başvurmadan evvel KİT'ler çalışanlarını bölgesel birimleri arasında kaydıracak
ve emekli olan personel KİT'ler tarafından tekrar istihdam edilmeyecektir.
Özelleştirme İdaresi portföyündeki şirketlerden, fonlardan ve döner sermayelerden,
KİT'lere veya konsolide bütçeye işçi transferi yapılmayacaktır. Fazla mesai
ücretleri sıkı bir şekilde kısıtlanacaktır. 33.
Bütçe dışı fonlarda da yeni harcama
programlarındaki yavaşlama nedeniyle tasarruf sağlanması beklenmektedir. Bu
gelişme bütçedışı fonların 2000 yılında GSMH'nın %0.5'i kadar olan faizdışı
açığını 2001 yılında %0.25'e düşürecektir. Ödemeleri ancak 2002 yılı
ortasında başlayabileceğinden İşsizlik Sigortası Fonu'nun faiz dışı fazlasının
GSMH'nın %0.25'i kadar artması beklenmektedir. Sosyal güvenlik kuruluşlarının
açığı, önceki yıllarda olduğu gibi genel dengelerinin açıksız
sürdürülebilmesi için bütçeden yapılacak transferle finanse edilmeye devam
edilecektir. Belediyelerin küçük bir faiz dışı açık vermeye devam etmesi
beklenmektedir. Garantili krediler ödenmediğinde Hazine'nin devraldığı
yükümlülükler 2002 yılında konsolide bütçe harcaması olarak kaydedilecektir.
(Paragraf 19'a bakınız) 34.
Kamu maliyesi hesaplarına doğrudan etki edecek
yukarıdaki bütçe tedbirlerine ek olarak, vergi tabanını kuvvetlendirecek ve orta
vadede vergi yükünün daha iyi dağıtılmasını sağlayacak adımlar atılmaktadır. Vergi
kaçağının önlenmesi ihtiyacı vardır. 2002 yılı sonuna kadar verilecek Vergi
Kimlik Numaralarını (VKN), 2000 sonundaki 15.2 milyon seviyesinden iki katına
çıkarmak suretiyle etkin vergi mükellefi tabanını önemli nisbette genişletmeyi
planlamaktayız. Diğer önlemlerin yanısıra, VKN 2001 Eylül ayından itibaren, banka
hesap sahiplerine, bankacılık hizmetlerinden faydalananlara ve finansal işlemlerin
taraflarına verilecek olup, 2002 Haziran ayına kadar, mecburi vergi kayıt limiti
aşağı çekilerek, VKN kademeli olarak artırılacaktır. Bu amaçla, gerekli vergi
mevzuatı Mayıs 2001 sonuna kadar yürürlüğe konulacaktır (Sekizinci gözden geçirmenin tamamlanması için
koşul). Yeni tamamlanan operasyonların bilgisayar ortamına alınmış olmasından
daha iyi faydalanmak ve vergi mükelleflerine ilişkin verilerin (üçüncü şahıs
bilgileri dahil) işlenmesi ve paylaşımını geliştirmek amacıyla vergi idaresinin
üç veri işleme merkezini birleştirerek yeniden örgütleyeceğiz. Bundan başka, vergi
tahsilatının arttırılması ve tüm vergi düzenlemelerinin uygulanması ile 2000
yılı sonunda GSMH'nin %2'si oranında bulunan (faiz ve cezalar dahil) özel sektör
birikmiş vergi borcu stoğunu 2001 yılı sonunda azaltmayı planlıyoruz (Yapısal benchmark). Kamu İktisadi
Teşebbüsleri'nin birikmiş vergi ve sosyal katkı borçları 2002 yılı sonu itibarı
ile sona erdirilecektir. Birikmiş vergi ve sosyal güvenlik borçlarının geç
ödenmeleri halinde uygulanacak faiz oranlarını piyasadaki faiz oranlarının üzerinde
tutacak şekilde derhal ayarlayacağız. 35.
2001 yılı mali bütçe hedeflerinin
tutturulması bir dizi performans kriteri ve endikatif hedefler aracılığıyla
izlenecektir: · Konsolide
kamu sektörü faiz dışı fazlası için performans kriteri (Ek B-D'de tanımlandığı
gibi) (Ek B) · Merkezi
hükümetin (vergi iadeleri hariç) faiz dışı harcamaları için performans kriteri (Ek
C) · Faiz
dışı dengenin yanı sıra faiz ödemelerini de izlemek amacıyla, özelleştirme
gelirleri hariç, konsolide kamu sektörünün genel dengesi için endikatif tabanlar (Ek
D). 36.
Yukarıda bahsi geçen mali önlemlerin
programın amaçlarına ulaşılması için yeterli olacağını düşünüyoruz. Ancak,
gerekli olması halinde, temel makroekonomik hedeflere ulaşılması için derhal ek mali
önlemler alınacaktır. Bunun haricinde, nominal faiz oranları, sürdürülebilir
bir biçimde, programın varsayımları doğrultusunda düşmediği takdirde, - programın
gözden geçirmeleri esnasında gerekliliği araştırılacak olan- ek mali önlemler
yürürlüğe konulacaktır. Sözkonusu politikaların sıkılaştırılmasına faiz
oranları üzerindeki baskının hafifletilmesinin yanısıra orta vadeli mali uyum
sürecinin desteklenmesinde ihtiyaç duyulacaktır. 37.
2001 yılında kamu borç yönetimi büyük
zorluklarla karşılaşacaktır. Kamu bankalarının görev zararlarının senede
bağlanması, sözkonusu bankalara geçmişte verilen senetlerin değiştirilmesi ve
TSMF'deki bankaların yeniden sermayelendirilmeleri, sistemdeki piyasa koşullarındaki
senetlerin miktarını arttıracak ve nakit olarak geri ödenecek borç stoğunu
yükseltecektir. Bu yeni taahhütler, 2001 yılı ve daha sonraki yıllar için faiz
yükümüzün hesaplanmasında tamamen gözönünde bulundurulmuştur. Sözkonusu
senetlerin ihraçlarının büyük ölçüde, Mayıs ayı başlarında tamamlanacak olan
bankaların yeniden yapılandırılması ile ilgili olduğu ve sonraki geri ödemelerinin
sistemdeki kamu borcuna ilave anlamına gelmeyeceği sadece senede bağlanma olduğu
vurgulanmalıdır. Örneğin, kamu bankalarına verilen senetlerin faizlerinin nakit
olarak ödenmesi kamu bankalarının borçlanma ihtiyaçlarının azalmasını
sağlayacak, böylece para piyasalarındaki baskı azalacak ve daha yüksek hazine borç
stoğunun geri ödenmesi için gerekli devlet senetlerinin plase edilmesi
kolaylaşacaktır. 38.
Resmi kaynaklar yoluyla sağlanacak dış
finansmanın bulunması dış borcun çevrilmesini kolaylaştıracaktır. Bununla
birlikte, Hazine'nin dış borçlanma programı, (2.5 milyar ABD Dolarına düşürülen
ve halihazırda 750 milyon ABD Doları ihraç edilmiş olan) uluslararası tahvil
ihraçlarımıza ilişkin muhafazakar varsayımlar üzerine kurulmuştur. Bu alandaki
gelişmeler Ek G ve H'deki performans kriterleri aracılığıyla izlenecektir. 39.
İç borç yönetimi, borçlanma maliyetlerinin
düşürülmesini, iç borçlanma senetlerinin çevrilmesinin kolaylaştırılması ve
potansiyel yatırımcı bazının genişletilmesini hedefleyecektir. Yaşanan kriz
boyunca, kamu borcunun vade yapısı kısalmıştır. Ancak en son Hazine bonosu
ihalelerinin sonuçları, daha normal piyasa koşullarına dönüşü ve
yatırımcıların daha uzun vadeli yatırım yapmaya istekli olduğuna işaret
etmektedir. İleriye dönük olumlu bir adım olan kamu bankalarının gecelik
pozisyonlarının ortadan kaldırılması, Merkez Bankası'nın ticari bankalardan
borçlanması ile kısa vadede eşanlı olarak yürütülmüştür. Ancak Merkez
Bankası'nın borçlanma vadeleri de uzamıştır. Önümüzdeki dönemde, iç borçlanma
senetleri piyasasındaki koşullar iyileştikçe ve Merkez Bankası ters repo stokunu
azalttıkça (kısmen Merkez Bankasının yüksek kar oranını, kısmen de Hazine'nin
Merkez Bankası'nca kamu ve TSMF bünyesindeki bankalardan satın aldığı senetleri
nakit bazda olası erken itfaya tabi tutmasını yansıtacak şekilde) kamu
kuruluşlarınca ihrac edilen borçlanma enstrümanlarının vadelerinin daha da uzaması
beklenmektedir. Bu sürecin hızlandırılması ve daha uygun bir borçlanma ve geri
ödeme planının hayata geçirilmesi için, 2001 yılı iç borçlanma programı revize
edilmiştir. TSMF bünyesindeki bankalara ve kamu bankalarına olan yükümlülüklerinin
senede bağlanmasını da içeren kamunun toplam finansman ihtiyacı, bütünüyle ve tam
bir şeffaflık anlayışı içerisinde kamuya açıklanacaktır. Nisan ayı başından
itibaren, Hazine aylık ihaleler yerine haftalık ihaleler yapmaya başlamıştır. Her
ihalede satılacak senet miktarı, piyasa koşulları çerçevesinde ve yalnızca
Hazine'nin acil finansman ihtiyacının gerektirdiği tutarda olmaksızın esnek bir
biçimde belirlenecektir. Piyasa yapıcıları sistemi geliştirilecek ve alım satıma
ilişkin ek metodların devreye sokulması göz önüne alınacaktır. Hazine ayrıca kamu
borcunun vadesini gönüllü borç takası yoluyla uzatmaya yönelik imkanları da
araştırmaktadır. Son olarak, iç borçlanma senetlerinin bireyler tarafından satın
alınmasını teşvik edecek ve böylece, bankalardan gelecek olan talebe
bağımlılığı azaltacak olan, finansal enstrumanların vergilendirilmesine yönelik
değişiklikler düşünülmektedir. Bu alanda atılacak olası adımlar, programın
sekizinci gözden geçirilmesi esnasında ele alınacaktır.
40.
Aralık 1999'da uygulamaya konan ekonomik
program, para politikasının reel ve mali şoklara karşı olan kırılganlığını
azaltmayı öngören, önceden belirlenmiş kur rejiminden çıkış stratejisini
içermekteydi. Para politikası, döviz kurunun temel nominal çıpa rolünü
üstlendiği bir politikadan, Merkez Bankası'nın nihai hedefi olan enflasyonu kontrol
altına almaya odaklandığı bir politikaya yumuşak geçişi öngörmekteydi. Aralık
2000 tarihli Niyet Mektubu, para politikasının nihai olarak enflasyon hedeflemesi
altında yürütülmesinin planladığını daha açık bir şekilde ortaya koymaktaydı.
Ancak önceden açıklanan yumuşak geçişin uygulanması, TL'nin dalgalanmaya
bırakılması ile birlikte ortadan kalkmıştır. Döviz kuru çıpasının ortadan
kalkması, para politikasının yeniden belirlenmesini gerekli kılmıştır. 41.
Güçlendirilmiş bir bankacılık sektörü ve
dalgalı döviz kuru çerçevesinde, para politikası daha aktif bir rol oynayabilecek,
Türk Lirası'nın değer kaybetmesinden kaynaklanan enflasyonist etkinin kontrol altına
alınmasında en etkin ve birinci araç olacak ve gelecek bir kaç ay içerisinde
enflasyonu aşağı çekecektir. Para politikasının kurumsal çerçevesi, TCMB
yasasında, Banka'ya özerklik sağlayan ve tam anlamıyla şekillendirilmiş bir
enflasyon hedeflemesine mümkün olan en kısa sürede gidilmesini sağlayacak biçimde
yapılan değişikliklerin onaylanmasıyla güçlenmiştir. 42.
Resmi enflasyon hedeflemesi çerçevesinin
oluşturulması sürecinin ilk önemli aşaması olarak, Merkez Bankası Kanunu'nda, fiyat
istikrarını koruma konusundaki temel görevi çerçevesinde Banka'ya tam operasyonel
bağımsızlık sağlayacak değişiklikler onaylanmıştır. Sözkonusu yasal
düzenleme pek çok önemli hükümler içermektedir: Merkez Bankası'nın temel görevi
olarak fiyat istikrarının tesis edilmesi; bu hedefin takibinde kaydedilen gelişmelerin
resmi bir şekilde Hükümete raporlanması; görev sürelerinin sadece Merkez Bankası
Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri için değil (daha önceki düzenlemede olduğu
gibi), Başkan Yardımcıları için de sabit dönemler şeklinde belirlenmesi; ve para
politikasının planlanması ve uygulanmasında tavsiyelerde bulunacak olan Para
Politikası Komitesi'nin kurulması. Anılan değişiklikler, Kasım 2001'in başında
sona erecek olan geçiş dönemi sonrasında TCMB'nin Hazine'ye herhangi bir şekilde
doğrudan borç vermesini de (devlet kağıtlarının birincil piyasadan alınması dahil)
engellemektedir. Merkez Bankası, enflasyon tahmin tekniklerinin iyileştirilmesi ve para
politikasının izlenmesi ile hesap verilebilirliğinin artırılması prosedürleri de
dahil, enflasyon hedeflemesinin uygulanması için gerekecek teknik altyapıyı
güçlendirmeyi amaçlamaktadır. 43.
TCMB, enflasyonla mücadelenin 2001 yılının
geri kalanında sürdürülmesi amacıyla, parasal büyüklüklerin kontrolü üzerinde
yoğunlaşacaktır: · TCMB,
para tabanının artış seviyesini genel olarak Ek E'de belirlenen gösterge
niteliğindeki tavan doğrultusunda tutacaktır. Bu yol, programın temel nominal
çıpasını oluşturmaktadır. Para tabanının 2001 yılında %25 ¾ ya da 2000 yılı
sonundaki Bayram ve 2001 yılı başında munzam karşılık oranının düşürülmesi
dikkate alınarak düzeltildiğinde %47 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir. Bunun
yukarıdaki bölümlerde belirlenen enflasyon ve büyüme tahminleriyle tutarlı olması
beklenmektedir. · Beklentilerin
henüz oturmadığı mevcut ortamda ve Türkiye'nin para talebinin belirlenmesinde
karşılaşılan alışılmış sorunlar dikkate alındığında, para tabanı yolunu
belirlemek için kullanılan para talebi tahminleri bir miktar belirsizliğe tabidir. Bu
nedenle, parasal büyüklüklerin gelişmelerinin yakından izlenmesi gerekecektir.
Özellikle, TCMB, beklenmedik enflasyonist baskıları karşılamak amacıyla, para
tabanının gösterge hedeflerine göre durumunu dikkate almadan, para piyasası faiz
oranlarını derhal yükseltmeye hazır olacaktır. Aylık gözden geçirmeler bu
tahminleri gerekirse tekrar inceleme fırsatını yaratırken, TCMB programın gözden
geçirmeleri arasında da, para ve döviz piyasalarındaki gelişmeleri değerlendirmek
amacıyla Fon yetkilileriyle yakın temasını sürdürecektir. · Para
tabanı için yukarıda belirtilen gösterge niteliğindeki hedeflere ulaşılmasının,
nominal ve reel faiz oranlarının istisnai derecede yüksek seviyelerinden düşmesiyle
tutarlı olması beklenmektedir. Bu düşüşün öncelikle, programın politikaları
uygulandıkça ve dış kaynakların kullanılması suretiyle finansal piyasalardaki
baskılar hafifledikçe, güvenin yeniden tesisini yansıtacağı tahmin edilmektedir.
Ancak, program kapsamında TCMB'ye sağlanacak dış finansmanın büyük bölümü bu
düşüşün kolaylaştırılması ve piyasalarda güvenin tesis edilmesi için
kullanılacaktır. Programın, TCMB'nin net iç varlıkları (NİV) ve net uluslararası
rezervler (NUR) için belirlenen ve Ek F ve G'de yer alan performans kriterleri,
sağlanacak dış finansmanın bu amaçla kullanılmasına imkan verecek şekilde
belirlenmiştir. Ancak, programımız faiz oranlarının beklendiği kadar hızlı
düşürülmesinde başarılı olursa, NUR'daki değişimi programın taban seviyesinin
üstünde (NİV'deki değişimi ise programın tavan seviyesinin altında) tutacağız.
Faiz oranlarının hareketleri, NİV ve NUR dahil olmak üzere, bu alandaki gelişmeler
programın hedeflerine ulaşıldığının teyit edilmesi amacıyla, yaklaşan gözden
geçirmelerde ve gözden geçirmeler arasında Fon yetkilileriyle istişarelerde
bulunulmak suretiyle, yakın takibe alınacaktır. · Elde
edilen dış finansman bir önceki paragrafta belirtildiği şekilde kullanıldığı
takdirde, TCMB tarafından piyasalara döviz satılması işlemi, döviz kurunu belli bir
seviyede dengelemeyi değil, menkul kıymetler piyasasında istikrarın sağlanması ve
faiz oranlarının hızlı bir şekilde düşürülmesinin kolaylaştırmasını
amaçlayacaktır. Güçlü programımız ve dış desteğin seviyesi sayesinde Türk
Lirasının belli bir ölçüde güçlenmesi beklenirken, döviz kuru, talep ve arz
doğrultusunda piyasa tarafından belirlenmeye devam edecektir. Bu amaçla, piyasada TCMB
tarafından yapılacak döviz işlemlerinin pek çoğu ihaleler yoluyla
gerçekleştirilecektir. D.
Sosyal Diyalog, Gelirler Politikası ve Toplumun En Muhtaç Kesiminin Korunması
44.
Enflasyonla mücadeleye zarar verecek bir
ücret-fiyat döngüsüne girilmesinin engellenebilmesi, sosyal kesimler ile daha yakın
bir işbirliği de dahil olmak üzere daha iyi yapılandırılmış bir gelirler
politikasının uygulanmasını gerektirecektir. Düşük enflasyondan elde edilecek
getirilerden ekonominin tüm kesimleri faydalanacak olup, bütün toplum kesimleri bu
hedefe ulaşılması için uyum halinde çalışmalıdır. Ayrıca, toplumun ekonomik
anlamda en zayıf kesimlerini de koruyan bir güvenlik ağını da içeren etkin bir
gelirler politikası, son krizin büyüme ve istihdam üzerindeki olumsuz etkilerinin en
aza indirgenmesini sağlayacaktır. Bu alandaki Hükümet politikaları şu üç
bileşenden oluşmaktadır : (i) kamu sektörü ücret politikaları; (ii) sosyal kesimler
ile enflasyon hedefi ile uyumlu ücret ve fiyat politikalarına katkıda bulunacak etkin
bir diyalog; ve (iii) toplumun en muhtaç kesimleri için bir sosyal koruma programı. 45.
Kamu sektöründeki ücret artışları
enflasyonla mücadelemizi destekler nitelikte ve mali hedefler ile bütünüyle uyumlu
olacaktır. Kamu işçileri ile devlet memurları arasında iki yıl önce kamu
işçilerine verilen çok yüksek oranlı ücret artışı nedeniyle oluşan farkın
azaltılması da aynı zamanda önemli ve arzulanan bir husustur. Orta vadede ücret
sözleşmeleri ile tek tek kamu iktisadi teşebbüslerinin performansları arasında daha
güçlü bir bağ kurmak niyetindeyiz. Yukarıda açıklandığı üzere, devlet
memurları maaşlarının satın alım gücü öncelikle, enflasyon hedefi ile uyumlu
maaş artışları ile daha sonra da enflasyonun hedeflenen oranı aşması halinde
sonradan yapılacak tazmin edici ödemelerle korunacaktır (bu politika endeksleme
yönteminden farklı olup, enflasyonla mücadele çabalarımız ile çelişmemektedir).
Kamu işçilerine ilişkin olarak, bu kesimi temsil eden sendikalar ile istikrar ve reform
programımızı destekleyici nitelikte olacak yeni iki yıllık ücret sözleşmeleri
müzakere edilecektir. Sözleşme dönemi için verilecek nominal ücret artışının
topluma önemli bir işaret vereceğine ve böylelikle enflasyonla mücadelemizin temel
çıpalarından birini oluşturacağına inanmaktayız. Kamu işçileri ile memurlar
arasındaki ortalama net ücret oranını 2000 yılındaki 2,6 düzeyinden kontrat dönemi
boyunca 2'ye düşürmeyi hedefleyeceğiz. Kontrat döneminin ilk yılında sözkonusu
oranda 1/5'lik bir düşüş hedeflenmektedir. Kamu işçilerinin ücret kontratları
enflasyonun hedeflenen oranları aşan kısmı için ayarlanacaktır ancak, bu her altı
aylık dönemin sonundan önce olmayacaktır. Ancak, sözkonusu ayarlama gerçekleşen
enflasyon ile beklenen enflasyon arasındaki farkın %80'ini aşmayacak ve ilk altı
aylık dönem için böyle bir ayarlama yapılmayacaktır. 46.
Özel sektörün ücret ve fiyat
politikalarının rasyonel olması da programın başarısı açısından hayati önem
taşımaktadır. Hükümet, enflasyon hedefiyle uyumlu ücret ve fiyat
artışlarının sağlanmasını teşvik etmek amacıyla sosyal kesimler arasındaki
müzakerelerde aktif bir rol üstlenecektir. İşverenler ile sendikalar ile yoğun bir
diyalog oluşturulacaktır. Ekonomik ve Sosyal Konsey Yasası'nın Nisan ayında kabul
edilmesi ile Konsey, artık sık ve düzenli toplantılar gerçekleştirebilecek hale
gelmiştir. Ayrıca Hükümetimiz, iletişim politikasının bir parçası olarak (bkz. 5.
paragraf) bu alanda da toplum ile iletişimini tüm sosyal kesimlere fiyat ve ücretleri
enflasyonla mücadele programını destekleyecek şekilde belirlemenin onların yararına
olacağını anlatmak üzere yoğunlaştıracaktır. 47.
Bütün Türk vatandaşlarının refahını
korumak programımızın temel bir bileşenidir. Sosyal koruma programlarımızı
ekonomideki yavaşlamanın toplumun en muhtaç kesimleri üzerindeki etkisini azaltmak
amacıyla, Dünya Bankası'nın desteği ile, güçlendirmek niyetindeyiz. Sosyal
güvenliğe ilişkin olarak halihazırda önemli reformlar gerçekleştirmiş bulunuyoruz:
(i) kamu emeklilik sisteminin mali sürdürülebilirliğini muhafaza edecek reform; (ii)
özel emeklilik sigortası için gerekli çerçeveyi oluşturan yasal düzenleme; (iii)
ulusal işsizlik sigortasının uygulamaya konulması. Ek olarak, özelleştirme sonucu
işini kaybeden kamu işçilerine kıdem tazminatı ödenmesine devam edilecektir. Sosyal
yardımlara ilişkin olarak, krizden en fazla etkilenen muhtaç kesimleri hedefleyen
yardımlar sağlamak konusunda hızlı hareket etmek niyetindeyiz. Bu konuda bir sosyal
bir değerlendirme başlatılmış olup, bu acil yardım programını uygulamak için
Dünya Bankası'ndan destek beklemekteyiz. www.hazine.gov.tr
T.C.Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı web sitesinden alınmıştır. |